Yunanca ile Türkçe arasında hem sözdizimi hem de birimlerin dağılımı konusunda belirleyici farklılıklar vardır. Bu farklılıkların öğrenimde sebep oldukları zorlukların arasında anadili Yunanca olanların Türkçe öğrenmelerinde, sıfat–fiil bulunduran tümcelerin sözdiziminde (sentaks) ve sıfat-fiillerin kullanımında, özellikle de tamlayan ve tamlanan arasındaki ilişki konusunda karşılaştıkları güçlükleri de gösterebiliriz. Bundan dolayıdır ki, iki dil sistemini Karşıtsal İnceleme ve de Yanlışları İnceleme kurallarına dayanarak inceleyip bu zorlukların nedenlerini araştırmaya karar verdik. Bu çalışmamız André Martinet’in İşlevsel Dilbilimi’nin teorisine dayanır. Öğrencilerimizin yaptığı yanlışların incelenmesi ve açıklan-masından, ana dili Yunanca olanların Türkçe öğrenmelerinde en büyük zorluk, Çağdaş Yunanca’da bildirişimde (Eski Yunanca’nın tersine), daha çok sentagmaların – yani verilerin ve bilgilerin ileti-şiminde daha ayrıntılı bir yapının – Türkçe’de ise sentem ve parasemtemlerin (birleşkebirim) - yani daha yoğun ve bireşimli bir yapının - kullanılmasıdır. Bu ayırıcı farklılıktan kaynaklanan güç-lükleri aşmak, Türkçe öğreniminde oldukça zor bir süreçtir. Genetik ve tipolojık farklılıkların bir araya gelmesi, oldukça büyük sayıdaki sapmaların meydana gelmesinin sebebi olarak gösterilebilir. Bu sapmaların, girişimden çok, basitleştirme ve en az çaba göstermek düşüncesinden kaynadıkları fikrindeyiz
Turkish and Greek differ clearly in terms of both the syntactic processes and the distribution of their units. Indicative of this differentiation are the difficulties faced by the speakers of Greece in acquiring the method and usage of the Sıfat Fiil of the Turkish language, particularly the ones denoting relations of specialisation between reference and referent. For this purpose, we decided to examine these relations closely, both according to the principles of the contrastive study of the two structural systems, as well as in terms of error analysis, based on the theoretical premises of A. Martinet's Functional Linguistics. The analysis and interpretation of our students' errors leads to the conclusion that, compared to Modern Greek, which is for the most part characterised by syntagms, i.e. with an analytic method of structuring and providing information (and it is in this sense contrasted to Ancient Greek), the hardest problem in Turkish lies in the existence of synthemes and parasynthemes, i.e. a synthetic and concentrated structural method. Indeed, this is a clear difference, one that is hard to overcome in the learning process adopted for Turkish. The co-existence of genetic and typological
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.