14. yüzyılın ortalarından itibaren Trakya ve Balkanlar coğrafyasına yerleşmiş olan Türk boy, oymak ve aşiretleri, kendi dil veya ağız özelliklerinden ödün vermemiş olmakla birlikte, yüzyıllar içinde fethedilen coğrafyanın yerli halkı olan Slav kavimleriyle karşılıklı dil etkileşiminde de bulunmuşlardır. Yüzyıllar içinde iki veya çok dilli bir ortamda görülen dil etkileşimi, Bulgar, Yunan, Sırp, Hırvat, Arnavut vb. unsurların dillerine Türkçeden birçok unsur sokarken, Rumeli Türk ağızlarına da söz varlığından söz dizimine kadar birçok yabancı unsurun girmesine yol açmıştır. Dolayısıyla Rumeli Türkleri, bu coğrafyada, çoğunluğu Slav kökenli birçok yabancı dilin etkisi altında, Anadolu ağızlarından farklı ve yeni bir ağız/ağızlar oluşturma sürecini yaşamışlardır. Balkan ve 1. Dünya Savaşlarına kadar siyasi ve demografik anlamda bölgenin hâkim unsuru olan Rumeli Türklüğü, bu tarihlerden sonra bu coğrafyada her anlamda azınlık durumuna düşmüştür. Bu durum, sonuçları itibarıyla Türkçenin lehine olmayan bir süreci de beraberinde getirmiştir. Bu çalışmada, Anadolu ağızlarından birçok bakımdan farklılık gösteren Rumeli ağızlarının batı kolunu oluşturan Makedonya ve Kosova Türk ağızları dil etkileşimi ve iki/çok dillilik açısından ele alınmış, bu ağızların ses bilgisi, şekil bilgisi, söz varlığı ve söz diziminde görülen dil karışımı veya kod değişimine dikkat çekilmiştir.
In spite of the fact that the Turkish clans, nomads and tribes who settled in the Thrace and the Balkans starting from the mid-fourteenth century did not make concessions from their own languages and dialects, within the centuries they also had a mutual interaction language-wise with the Slavic tribes who were the local people of the conquered land. The language interaction experienced within a bilingual or a multilingual environment through the centuries both included many Turkish elements in the Bulgarian, Greek, Serbian, Croatian, Albanian, etc. languages and led to many foreign inclusions in the Rumelian Turkish dialects in terms of vocabulary and syntax. Therefore, in that land Rumelian Turks lived through a process of forming dialect(s) which are new and different from the Anatolian dialects under the influence of various foreign languages mostly of Slavic origin. The Rumelian Turkishness, which was the dominant factor of the region in political and demographic terms until the Balkan Wars and the First World War, was turned into a minority in every aspect in that land after those dates. This eventually brought about a process that was not in favor of the Turkish language. In this paper, Macedonian and Kosovian Turkish dialects which make up the western branch of the Rumelian dialects differentiating from the Anatolian ones in many ways are dealt with in terms of language interaction and bilingualism/multilingualism; language interference or code change observed in the phonetics, morphology, vocabulary and syntax of these dialects are highlighted as well.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.