Dede Korkut hikâyeleri, Oğuzların İslamiyet Öncesi Şamanist inançlarından önemli izler taşır. Şamanizm insanla doğa arasında gizli bir bağ olduğunu düşünür ve bu ilişkilerin kaynağı olarak gördüğü yer-su ruhlarına büyük saygı duyar. Mitik düşüncede varlığın temel gücünü oluşturan ve materia prima olarak bilinen su fenomeni varoluşun bütün yaratıcı olanaklarını içinde barındırır. Bu bakımdan suların kirlenmesi, yaratıcı güçlerin ölümünü ve kaosun başlangıcını simgeler. Dede korkut anlatılarında, mitin koruyucu gücü bozulduğu/yıkıldığı zaman varoluşsal anlamda bir suç işlenmiş olur ve ihlal edilen varlık alanı yıkıcı yüzüyle geri dönerek, evrensel anlamda öç almak ister. Bu tipin en önemli temsilcisi olan Tepegöz, kutsal yer sularını temsil eden perili pınarın bir çoban tarafından insani bir zaafla kirletilmesi sonucu ortaya çıkar. Bütün Oğuz halkı bu problemi yalnızca fiziksel güç olarak çözmek istedikçe problem daha da büyür. Sonuçta Tepegöz yalnız Oğuz halkı için değil bütün insanlık için büyük bir felakete dönüşür. Tepegöz sembolüyle mitik düşünce bize şunu söylemek ister; İnsanla doğa arasındaki ilişkiler tek yönlü ve yetersiz değil, çok yönlü ve daha birbirini bütünler bir kompleks teşkil etmektedir. Bu yüzden mitik düşünce Tepegöz aracılığıyla bize bütün varlık alanlarına karşı daha saygılı olmaya ve başkalarının varlık alanlarını ihlal etmemeye ve onlara daha saygılı olmaya davet eder.
Dede Korkut Stories**, contain significant traces of the shamanic beliefs found among the Oghuz people before Islam. In Shamanism, respect is always shown to earth/ water spirits which form the foundation of constructive relations between mankind and nature. The The water phenomena known as materia-prima in mythical thought are considered to be a result of occult and universal existential powers. In this respect, the pollution of water symbolizes the death of creative values and the beginning of chaos. In Dede Korkut stories, each time going beyond the preventative aspect of myth, nature, with her destructive face and as universal threat returns and wants to take revenge. The most typical representative of this threat is Tepegöz (One-Eyed Giant), who appears as a result of the pollution of Perili Pınar caused by a shepherd's mistake feeds on human flesh. The more the Oghuz People tries to solve this situation by physical power the bigger and the more complicated the problem becomes. Then Tepegöz becomes not just a disaster only for the Oghuz people but for the whole of humanity. Myth speaking through the Tepegöz symbol, tells us that the relation between mankind and nature is not a one way and unqualified fait-accopli, but rather it invites the whole of humanity to show respect towards other layers of being.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.