Mesnevisinde özlediği insân-ı kâmil tipini hikâyeler vasıtasıyla tasvir eden Hz. Mevlânâ, bir yandan bu insanda bulunması gereken hasletleri anlatıp bu özelliklerle donanmayı tavsiye ederken bir yandan da bu hasletlerin zıttı veya bulunmayışı durumunu eleştirerek dolaylı yoldan bunlardan uzak durulmasını ister. Ehliyet ve liyakat bu çerçevede onun üzerinde durduğu en önemli kavramlardandır. Mevlânâ'ya göre toplumda barışın, adaletin, huzurun sağlanması ancak bu kavramlara önem verilmesi, ehliyet ve liyakat sahibi insanların iş başına getirilmesiyle mümkün olabilecektir. Ehliyet ve liyakate bakılmaksızın işlerin yürütülmeye çalışılması halinde ise toplumsal düzenin işleyişinde aksaklıklar ortaya çıkacaktır.
Rûmî describes the perfect human (insân-ı kâmil) through stories in his Masnawi. He suggests having the necessary traits of a perfect human. He also urges to keep a distance from the lack of existence of those traits and from the opposite traits. In this framework, he strongly emphasizes aptitude and merit concepts. According to his writings, to secure peace and justice in a society these values should be cared for. Aptitude and merit based appointments could provide peace and justice among people; otherwise social system would be corrupted
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.