Sanat, geçmişten günümüze kadar çok çeşitli aşamalardan geçmiş ve bu aşamalarda doğada, insan ve düşünceye bağlı birçok çalışma gerçekleştirmiştir. Mekân ya da oda, bu çalışmaların kiminde yüzeyde, kiminde nesneleşmiş, kiminde de gerçekliğiyle var olmuştur. Mekân olarak algıladığımız ve arketip bir yapısı olan “oda” kavramı sanat eserlerinde çokça kullanılmıştır. Bazen sadece gerçek mekân olma özelliğiyle, bazen iki boyutlu yüzey üzerinde bir yanılsama olarak, bazen nesneleştirilerek bazen de direkt kavram olarak karşımıza çıkar. Bu durumda kategorileyecek olursak; Johannes Vermeer ve Lucien Freud çalışmalarında yüzeyde bir oda olarak kalmış, Kurt Schwitters ve El Lissitzky çalışmalarında olduğu gibi bir nesneye dönüşmüş, Yayoi Kusama kavram olarak kullanmış, Yves Klein ise sınırlı salt mekân/boşluk olarak kullanmıştır. Genel olarak düşündüğümüzde gerçek ve sınırsız alanlarda yapılan çalışmalar hariç, diğer tüm çalışmalar aslında arketip olarak odayı ihtiva eder; fakat bazı çalışmalar odayı öne çıkarır. Bu çalışmada sanat tarihinde kendine yer edinmiş ve bir oda olarak var olmuş çalışmalardan bir seçki yapılarak bir oda olarak sanat konusu irdelenmiştir. Sanatçıların kimi zaman isteyerek ve doğrudan; kimi zaman da dolaylı anlatımla işaret ettiği oda hem negatif hem de pozitif etkiler bırakabilen bir yapıya ve insan psikolojisinde önemli bir yere sahiptir. Tamamen kişisel ve bireyi yansıtan oda, sanat için sadece dört duvar değildir.
Art has passed through various stages from past to present and has carried out many works related to human and thoughts in nature. The place or room has existed on the surface in some of these works, objectified in others, and existed with its reality in others. The concept of "room", which we perceive as space, and which is an archetypal structure, has been used a lot in works of art. Sometimes it appears as a real space, sometimes as an illusion on a two-dimensional surface sometimes as an objectification and sometimes as a direct concept. To categorize; In the works of Johannes Vermeer and Lucien Freud, it remained as a room on the surface, turned into an object as in the works of Kurt Schwitters and El Lissitzky. Yayoi Kusama used room as a concept, while Yves Klein used it as a limited mere place/space. In general, except for the works done in real and unlimited areas, all other works actually contain the room as an archetypal; but some works make the room stand out. In this study, the subject of art as a room is examined by making a selection from the works that have a place in the history of art and existed as a room. The room, which the artists point out sometimes willingly and directly and sometimes indirectly, has an important place in human psychology, which can have both negative and positive effects. A completely personal and individual room is not just four walls for art.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.