İşgücü, küresel iş piyasası ve ekonomik düzeni anlamlandırmak noktasında anahtar kavramlardan biridir. Özellikle Sanayi Devrimi sonrası belirginleşen sınıfsal ayrımlar işçi sınıfının toplumsal ilişkileri belirleyen bir güç olarak ortaya çıkmasını sağlamıştır. Önce temel insan hakları ihlallerinin yaşandığı fabrika düzeni, kadın erkek arasında zaten çelişkili olan ayrımcı algı ve düşünceler, işgücü piyasasına da yansımış, kadınların ikincil ve dezavantajlı konumlarını pekişmiştir. Kadınların işyerlerinde maruz kaldıkları ayrımcı tutumların yanı sıra, iş dışında da suiistimalleri ve diğer hak kayıpları devam etmiştir. Bu durum dünyanın pek çok ülkesinde benzer şekilde cereyan etmektedir. Güvenle çalışma hakkının her bireye sağlanması gerektiği pek çok anayasa ve yasada birer hak olarak kabul edilmiştir. Ancak pratikte evrensel insan hakları olan bazı haklar gibi çalışma ve güvende olma hakkı özellikle kadın işçiler açısından göz ardı edilmektedir. Gazetecilik, kendi tarihinin her döneminde dezavantajlı veya öteki olarak görülen birey veya grupların sesi olmaya gönüllü olmuştur. Özellikle araştırmacı gazetecilik sistemsel kusurları gün yüzüne çıkarmakta yetkindir. Gazeteciliğin bu yönü zaman zaman başarılı filmlere de konu olmuştur. Türkçeye Sınır Ötesinde (Bordertown) olarak çevrilmiş olan film de bunlardan biridir. Bu çalışmada kadınların uğradıkları hak suiistimalleri, film üzerinden nitel araştırma yöntemi ile analiz edilmiştir. Analizde kadınların insan hakları ihlalleri, yaşama, barınma güvenle, adil ve eşitlikçi bir ortamda çalışabilme kategorileri çerçevesinde incelenmiştir. Sonuçta ise her ne kadar araştırmacı gazeteciliğin insan hakları ihlallerini duyurmakta yetkin olsa da geleneksel anlamda bir araştırmacı gazetecilik anlayışının gün geçtikçe zayıfladığı, filmde ise araştırmacı gazeteciliğin hakların ihlaline karşı tavrı ABD’li bir gazeteci üzerinden sunularak Meksika’nın Juarez kenti Üçüncü Dünya özellikleri çerçevesinde gösterilmektedir.
Labor is one of the key concepts to make sense of the global employment market and economic order. Class distinctions that became evident especially after the Industrial Revolution enabled the working class to emerge as a force that determines social relations. First, the factory order, where basic human rights violations were experienced, and discriminatory perceptions and thoughts, which are already contradictory among men and women, were reflected in the labor market and reinforced the secondary and disadvantaged positions of women. Women continued to abuse and other rights losses in the workplace and social life. This situation is similar in many countries of the world. Today, the right to work and to be safe, like some rights that are universal human rights in practice, is especially neglected for women workers. Journalism has volunteered to be the voice of disadvantaged or other individuals and groups in every period of its history. In particular, investigative journalism is capable of uncovering systemic flaws. This aspect of journalism has been the subject of successful films from time to time. The film, Bordertown, is one of them. In this study, the abuse of rights suffered by women through the Bordertown movie was analyzed by qualitative research method.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.