Kentsel hareketlilik, sürdürülebilirliğin ve dirençliliğin sağlanması ve kentsel sistemler arasındaki ilişkisel rolü bağlamında kentsel alanlar için çok kırılgan bir faktördür. Kentsel hareketlilik, kentsel yaşamın ve kentsel sistemlerin en hayati ve temel bileşenidir. Bununla birlikte, aynı düzeyde de savunmasız bir sistemdir. Harcın binayı oluşturmak için tuğlaları birleştirmesi gibi, hem kentsel işlevlerin birleştiricisi hem de başlı başına bir kentsel işlevdir. Kullanılan harçta veya binada yaşanacak bir problem insan hayatını tehdit edecektir. Tıpkı kentsel hareketlilik sistemindeki bir aksamanın ciddi kentsel ve sosyal yaşam sorunlarına yol açabilmesi gibi. Ayrıca özellikle son dönemde iklim değişikliği ile artan ani doğal afetler yaşanan kaosu daha da artıracaktır. Bu gibi ani durumlarda bile sistemde yıkıcı bozulmaların olmaması, sistemin, olumsuzlukları absorbe edecek alternatiflerle donatılmış, güvenilir ve dayanıklı olmasına, bir an önce normal düzenine dönebilmesine ve doğru bir şekilde yönetilebilir olmasına bağlıdır. Tüm bu faktörlerin ve diğer gerekli bileşenlerin bir araya gelmesiyle oluşacak dirençli yapı; “dirençli kentsel hareketlilik” olarak ifade edilmektedir. Bu yapının mevcut durumu ise kentsel hareketliliğin ne kadar dirençli olduğunu göstermektedir. Bu çalışma, mevcut “dirençli kentsel hareketlilik” kavramını anlamak ve bu konuda araştırmacılar için gelecekteki çalışmalara teorik bir temel oluşturmayı amaçlamaktadır. Çalışmada ayrıca Türkiye kentlerinde dirençli kentsel hareketlilik oluşturmak için geliştirilen ölçüm ve uygulama taslak çerçevesi ilk kez önerilmiştir.

Urban mobility is a very fragile factor for urban areas in the context of ensuring sustainability and resilience and its relational role between urban systems. Urban mobility is the most vital and essential component of urban life and urban systems. However, it is also a vulnerable system at the same level. Just as the mortar connects the bricks to form the building, it is both a connector of urban functions and an urban function in its own right. A problem in the mortar used or in the building will threaten human life. Just as a disruption in the urban mobility system can cause severe urban and social life problems. In addition, the sudden natural disasters that have increased with climate change, especially recently, will add to the chaos experienced. Even in such sudden situations, the absence of catastrophic disturbances in the system depends on the fact that the system is equipped with alternatives that will absorb the negative, is reliable and resilient, can return to its usual order as soon as possible and can be managed correctly. The resilient structure that will be formed by combining all these factors and other necessary components; is expressed as “resilient urban mobility”. The current state of this structure, on the other hand, shows the level of resilient urban mobility. This study it is aimed to understand the present concept of “resilient urban mobility” and to lay a theoretical basis for future studies for researchers on this subject. In the study also, the measurement and application draft framework developed to create resilient urban mobility in Turkish cities is proposed for the first time.