Toplum sözcüğü, bir kavramsallaştırma aracı olarak oldukça geniş bir gerçekliği sembolize etmektedir. Gündelik yaşamda üyelerinin birçoğu açısından tüm yönleriyle ve homojen bir şekilde yaşanmayan bu gerçeklik, özellikle klasik sosyolojide “yaşanıyormuş gibi” ele alınmıştır. Zira örneğin Durkheim’ci bakış açısıyla toplumun kendine özgü yapısal özellikleri ve toplumsal olgular bireyin etkileri dışında oluşan ancak birey üzerinde benzer etkiler gösteren unsurlardan oluşmaktadır. Modern sosyoloji ise gerçek gündelik yaşamın toplumsal gruplar içinde somutlaştığından hareketle sosyolojinin, analiz alanını makro düzeyden mikro bir düzeye indirgemesi gerektiği üzerinde durmuştur. Ancak modern toplumun yapısal özellikleri, örneğin formel kurumsal oluşumlar tüm toplum düzeyinde örgütlenip işlevsel olarak benzer türden ihtiyaçları olan bireylere ulaşabildiği ölçüde, hem bireylerin ihtiyaç duyduğu toplumsal grupları çeşitlendirmekte hem de çeşitlendiği ölçüde de gruplara olan bağlılık ilişkileri pragmatik ilişkiler temelinde yüzeyselleşebilmektedir. Ancak bu oluşumlar açısından toplumların görece eşitsizlikler içerisinde olduğu da bir başka gerçeklik olarak karşımıza çıkmaktadır. Makro düzeyde formel kurumsal yapılanmalarını yaygınlık/kapsayıcılık bağlamında örgütleyemeyen toplumlarda bireyler, sürekli bir şekilde grup oluşumları içerisinde bulunmayı ontolojik güven endişelerini gidermek açısından daha uygun oluşumlar olarak kabul edebilmektedirler. Bu çalışmada; din ve dolayısıyla inanç alanı, sosyolojik anlamda ontolojik güvensizlik duygusunun hem birey olarak hem de grup olarak rehabilite edilebildiği bir alan olarak görülmektedir. Dinin, bireysel ve toplumsal işlevleri olan bir olgu olduğundan hareketle, bir yandan bireylerin psikolojik ve uhrevi ihtiyaçlarına cevap verirken diğer yandan da toplumsal düzeyde çeşitli gruplaşmalara kaynaklık ettiği kabul edilmektedir. Ayrıca dinin kaynaklık ettiği ‘dini grup” ya da ‘dini cemaat” olarak isimlendirilen bu gruplaşma olgusu, günümüzde bireylerin formel kurumlar yoluyla gideremediği toplumsal ihtiyaçlar bağlamında tercih ettiği oluşumlar olarak ele alınmaktadır. Özellikle, modernleşmesini tamamlayamayan ve yeterli düzeyde kurumsallaşamayan toplumlarda, bireylerin toplumsal ihtiyaçlarına cevap vermek için çeşitli alternatif oluşumlar içinde dini gruplara (cemaatlere) yönelik tercih ve eğilimlerinin nedensellikleri, literatüre yansıyan kaynaklar dikkate alınarak analiz edilmeye çalışılmaktadır.
The word society symbolizes a large reality as a conceptualization tool. This reality which is not lived fully and homogenously by most of its members in daily life was depicted as if it is lived in classical sociology. For example, from a Durkheim point of view, the typical structural features of the society and sociological facts compose of elements which are formed without the influence of individual but affect them similarly. Modern sociology emphasizes that the analysis field of sociology must be reduced from the macro-level to the micro-level since daily life becomes concrete within social groups. However, structural features of modern society, for instance, formal institutional entities, both diversify the social groups as they could reach the individuals who have similar needs by being organized socially and with this diversification, commitments to the groups become superficial based on pragmatic relationships. However, it is another fact that in terms of these entities, societies are in a state of inequality. Individuals who live in a society that couldn’t organize its formal institutional entities in the context of prevalence/inclusion basis at the macro level accept continuously being in these entities to eliminate their feelings of ontological insecurity. This study sees the religion, accordingly beliefs, as a field which could rehabilitate feeling of ontological insecurity both individually and as a group. Religions, with reference to being a phenomenon that has individual and social functions, on one hand, responses the psychological and spiritual needs of individuals, on the other hand, it causes several groupings at the social level. Moreover, this grouping phenomenon caused by religion and known as a religious group or religious community could be discussed as entities that individuals choose for the social needs which they cannot eliminate through formal institutions. Especially, in societies that couldn’t complete its modernization and couldn’t institutionalized sufficiently individuals, in order to meet their social needs, tends to join various alternative entities. The reason behind these tendencies is analyzed by considering the sources that exist in the literature.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.