Muş ilinde 2007-2012 yılları arasında gerçekleştirtiğimiz, Ortaçağ ve Sonrası Yüzey Araştırmalarında en fazla tespit edilen eserlerin başında mezar anıtları gelmektedir. Araştırmalar sırasında, mezar anıtları sınıflandırmasında yer almayan, üst örtüsüz farklı türbe tipleriyle karşılaşılmıştır. Bulanık ve Korkut yöresinde yoğunlaşan ve sayıları on üçü bulan bu eserlerin yakın bölgelerde de benzer örnekleri görülmektedir. Farklı kültürlerde ölen kişilere saygı ifadesi olarak, anısını yaşatmak, yerini kalıcı kılmak ve korumak amacıyla mezarların üzerine çeşitli yapılar yapılmış veya en azından mezar taşları konulmuştur. İslam inancına göre cenaze toprağa gömülmek zorundadır. Arapçada bu çukura kabir, üstündeki toprak yığınına da türbe denilmektedir. Mezar da ziyaret yeri anlamındadır. Anadolu’ya Türklerle birlikte giren türbeler, Anadolu Selçuklu döneminden Osmanlı Döneminin sonuna kadar dönem özelliklerine göre çok sayıda ve farklı formlarda türbeler inşa edilmiştir. Yapılan araştırmalarda türbeler genellikle gövde formlarına göre dokuz sınıfa ayrılır. Bu gruplandırma içinde yanları açık baldaken formlu türbeler yer alırken, üst örtüsüz türbeler dahil edilmemiştir. Osmanlı mimarsinde klasik dönemde birkaç örneği olmakla birlikte özellikle geç dönemde İstanbul’da ve balkanlarda üst örtüsüz benzer örnekler ile yaygın şekilde karşılaşılmaktadır. Muş’taki açık türbeler; içlerinde genellikle iki veya üç mezarı çevreleyen, kare veya dikdörtgen planları, harpuştalı duvarları, girişleri ve mihrapları ile birer mezar yapısı olarak yapılmışlardır. Farklı bir tip olan bu mezar yapıları “Açık Türbe” olarak adlandırılabilir.
One of the most frequently discovered artefacts in the Medieval and Post-Medieval Surface Explorations, carried out in the province of Muş between the years 2007-20012, are memorial tombs. During the exploration, different types of tombs that were not covered and not included in the memorial tomb classification were encountered. While these tombs, reaching thirteen in numbers, are centered in Bulanık and Korkut regions, similar examples were observed in areas nearby. Various structures were built on top of the graves or at least gravestones were placed on them in different cultures as a symbol of respect to the person that passed away, to honor their memory, to make the location of the grave permanent and protect the grave. According to Islamic beliefs, the remains of a person has to be buried in soil. In Arabic, the hole that the body is placed into is called sepulchre and the mound of dirt placed on it is called mausoleum, and grave means the place of visit. Introduced to Anatolia by Turks, many mausoleums in different forms were built in accordance with the period’s characteristics beginning from Anatolian Seljuk Empire until the end of Ottoman Era. Mausoleums are divided into nine classess in the explorations carried out, generally according to their body forms. While mausoleums with open sides in baldachin form are included in this classification, un-covered mausoleums are not. In addition to a few examples of it in the classical era of Ottoman architecture, similar examples are frequently encountered in Istanbul and Balkans, especially in the late era. The open mausoleums in Muş; were generally built as a grave structure with their square or rectangle plans that surround two or three graves in them, with coping walls, entrances and altars. This different type of grave structure can be named as “Open Mausoleum”.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.