Zeydî–Mu‘tezilî geleneğin önde gelen temsilcilerinden Hakîm el-Cüşemî’nin (ö. 494/1101) haber teorisi bu çalışmanın temel konusunu oluşturmaktadır. Cüşemî, bilgi kaynakları arasında önemli bir yere sahip olan “haber”i, epistemolojik değeri bakımından iki ana kategoriye ayırır: “mütevâtir” ve “âhâd”. Ona göre mütevâtir haber, her tabakasında en az beş râvî tarafından nakledilen, bu râvîlerin yalan üzere birleşmeleri aklen mümkün görülmeyen ve zorunlu bilgi (ilim-i zarurî) ifade eden rivayet türüdür. Bu şartları taşımayan haberler ise âhâd kapsamında değerlendirilir; âhâd rivayetler ancak zann ifade eder, bu sebeple usûlü’d-dîn alanında, yani itikadî konularda delil değeri taşımaz. Bununla birlikte Cüşemî, haber-i vâhidin tamamen işlevsiz olmadığını, amele dair füru‘ meselelerinde belirli şartlar sağlandığında hüccet kabul edilebileceğini belirtir; böylece Basra Mu‘tezilesi’nin klasik çizgisini devam ettirir. Ancak yapılan metin ve isnad tahlilleri, onun teorik ilkeleri ile pratik uygulamaları arasında dikkat çekici bir farklılık bulunduğunu ortaya koymaktadır. Zira mezhebî kabullerini ve kelâmî tercihlerini destekleyen bazı rivayetleri, kendi koyduğu kriterleri tam karşılamamasına rağmen mütevâtir kabul ederken; teknik bakımdan mütevâtir sayılması gereken bazı rivayetleri âhâd konumuna indirerek reddetmiştir. Bu durum, Cüşemî’nin hadis değerlendirmelerinde mezhebî önceliklerin belirleyici rol oynadığını, haber teorisinde ortaya koyduğu görünüşte objektif ölçütleri uygulama safhasında esnettiğini ve yeniden yorumladığını göstermektedir. Sonuç olarak onun haber anlayışı, teorik kurallar ile mezhebî yönelim arasındaki gerilim ve örtük çelişkiyi gözler önüne sermektedir.
The present study takes as its central subject the theory of khabar developed by Hakim al-Jishumi (d. 494/1101), one of the leading representatives of the Zaydi–Muʿtazili tradition. Al-Jishumi, who assigns khabar a significant place among the sources of knowledge, divides it, in terms of its epistemic value, into two main categories: mutawatir and ahad. According to him, a mutawatir report is a type of narration transmitted in each layer of the isnad by at least five transmitters, whose agreement upon a lie is deemed rationally impossible and which yields necessary knowledge (ʿilm daruri). Reports that do not satisfy these conditions are classified as ahad; such ahad narrations generate only conjecture (zann) and therefore cannot serve as valid proof in matters of usul al-din, that is, in doctrinal questions. Nevertheless, al-Jishumi does not consider khabar al-wahid to be entirely without function. He maintains that in practical, furuʿ-level issues pertaining to action, khabar al-wahid may be accepted as binding proof (hujja), provided that certain conditions are met, thereby continuing the classical line of the Basran Muʿtazila. However, detailed textual and isnad analyses reveal a striking discrepancy between his theoretical principles and their practical application. For he classifies as mutawatir a number of reports that support his sectarian commitments and kalam-based preferences, even though they do not fully meet the criteria he himself sets forth, while at the same time relegating to the status of ahad and rejecting some reports that, from a technical standpoint, ought to be regarded as mutawatir. This state of affairs indicates that sectarian priorities play a determinative role in al-Jishumi’s evaluation of hadith, that he relaxes and reinterprets the ostensibly objective criteria he advances in his theory of khabar at the level of application, and that his practice is shaped by theological allegiance at least as much as by methodological consistency. In conclusion, his conception of khabar brings to light the tension and latent contradiction between theoretical rules and madhhab-oriented commitments.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.