Ölüm, insanın doğduğu andan itibaren bildiği ve değiştiremediği tek gerçektir. En ilkel toplumlardan en gelişmiş toplumlara kadar insanlar sevinçlerini, mutluluklarını üzüntülerini hatta ölüm karşısında duydukları acı ve hüzünleri çeşitli gösterilerle, şiirlerle, müzikle ifade ederek zengin kültürel öğelere dönüştürmüşlerdir. Ölümün edebî eserlerdeki ifadesi sagu, mersiye, ağıt ya da tazarru olarak görülür. Arapça resâ kökünden gelen ve temel ifadesiyle ölenin iyiliklerini sayıp dökmek anlamına gelen mersiye, edebî bir terim olarak ölen birinin ardından duyulan üzüntüyü dile getirmek, o kişinin iyiliklerini anlatmak için söylenen şiirlere denir. Mersiye türünün klasik Türk şiirinde pek çok örneği görülmektedir. 16. yüzyılın önemli şairlerinden biri olan Usûlî’nin vefat eden şeyhi İbrahim Gülşenî için söylediği mersiye, bu türün karakteristik örneklerinden biridir. Vardar Yenicesi'nde dünyaya gelen Usûlî, öğrenimi tamamladıktan sonra Mısır’a gider ve burada Halvetî şeyhi İbrâhim Gülşenî'ye bağlanır. Şeyhinin vefatının ardından Vardar Yenicesi'ne geri dönen Usûlî, Rumeli’de Gülşenîliği yayar. Usûlî, eserlerinde sıklıkla Şeyh İbrâhim Gülşenî'ye duyduğu derin muhabbet ve bağlılığı dile getirir. Şeyhinin vefatından duyduğu üzüntü ile bir de mersiye kaleme alır. “Mersiye-i Merhûm u Magfûr Şeyh Gülşenî” başlığını taşıyan mersiye terkib-i bend nazım şekliyle yazılmış olup iki bendden meydana gelmektedir. Bu mersiye, Usûlî'nin Şeyh İbrâhim Gülşenî'ye olan sadakatinin ve ona duyduğu sevginin edebi bir tezahürü olarak dikkat çekmektedir. Bu bilgiler ışığında bu çalışmada, Usûlî’nin Şeyh İbrahim Gülşenî için yazdığı mersiyenin biçim ve muhtevası değerlendirilecektir.
Death is the only truth known and unchangeable for humans from the moment they are born. From the most primitive societies to the most advanced ones, people have transformed their joys, happiness, sorrows, and even the pain and grief they feel in the face of death into rich cultural elements through various performances, poems, and music. The expression of death in literary works appears as sagu, mersiye (elegy), ağıt (lament), or tazarru (supplication). The term mersiye, derived from the Arabic root resâ and meaning to enumerate the virtues of the deceased is a literary term referring to poems expressing grief after someone’s death and praising that person's goodness. There are many examples of this genre in classical Turkish poetry. One of the characteristic examples of the genre is the elegy written by Usûlî, a prominent poet of the 16th century, for his deceased sheikh İbrahim Gülşenî. Born in Vardar Yenicesi, Usûlî went to Egypt after completing his education and became a disciple of the Halvetî sheikh İbrâhim Gülşenî. After the death of his sheikh, he returned to Vardar Yenicesi and spread the Gülşenî order in Rumelia. Usûlî frequently expressed his deep affection and devotion to Sheikh İbrâhim Gülşenî in his works. He also composed an elegy expressing his sorrow over the sheikh’s passing. The elegy, titled “Mersiye-i Merhûm u Magfûr Şeyh Gülşenî,” is written in the terkib-i bend verse form and consists of two stanzas. This elegy stands out as a literary manifestation of Usûlî’s loyalty and love for Sheikh İbrâhim Gülşenî. In light of this information, this study evaluates the form and content of the elegy written by Usûlî for Sheikh İbrâhim Gülşenî.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.