XX. yüzyıl edebiyatının önemli isimlerinden biri olan Federico Garcia Lorca, 1898 yılında Granada’nın çingeneleriyle ünlü Fuente Vaqueros bölgesinde Endülüs kökenli, liberal, kültürlü ve varlıklı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş, İspanya İç Savaşı’nın patlak verdiği 1936 yılının Ağustos ayında ise sağcı Falanjistler tarafından yine Granada’da, bölge halkının “gözyaşı kaynağı” adını verdiği eski bir su kuyusunun içinde kurşuna dizilerek öldürülmüştür. Sadece otuz sekiz yıl süren kısa hayatında edebiyat ve sanat alanlarına birçok eser kazandırmıştır. Şair ve oyun yazarlığının yanı sıra çizdiği resimleri ve piyanodaki ustalığıyla aynı zamanda iyi birer ressam ve müzisyendir. Lorca, gerek hayatı ve mücadelesiyle olsun gerek şiire olan yaklaşımı ve onu işleyişiyle olsun modern dönem Arap şairlerinin, özellikle de Iraklı şairlerin üzerinde derin izler bırakır. Hayatı ve mücadelesi, sol hareketlerin ve özgürlük çağrılarının Arap dünyasında geniş yankı bulduğu 1940-1970 arası dönemde ideal bir örnek oluştururken, poetikası da siyasi özgürlüğün edebî özgürlükten geçtiğini düşünen bu sebeple klasik şiirin kuralcı ve modası geçmiş zincirlerinden kurtulma çabasıyla serbest şiire yelken açan genç şairlere yol gösterir. Dönemin bu genç şairleri arasında, Lorca’yı sadece biçim ve üslup yönünden örnek almayan dahası onu bizatihi kendi şiirlerinin, kendi hayatlarının birer kahramanı yapmaları sebebiyle bu çalışmanın da asli unsurları olarak ele alınan ve her biri bugün modern Arap şiirinin mihenk taşlarından biri olarak sayılabilen isimler vardır. Bu Iraklı şairler, şiirlerin kaleme alındığı kronolojik sırayla Bedr Şâkir es-Seyyâb (1926-1964), Abdulvahhâb el-Beyyâtî (1926-1999) ve Sa‘dî Yûsuf (1934-2021)’tur. Her biri sonrasında kendine özgü üslupları ve ifade biçimleriyle serbest şiirin farklı kulvarlarında yol almıştır. Çalışmamızda Endülüs’ten Mezopotamya’ya uzanan bu edebî etkileşimlerin izdüşümleri irdelenmeye çalışılmıştır.
Federico Garcia Lorca, one of the significant figures of 20th-century literature, was born in 1898 in the Fuente Vaqueros area of Granada, famous for its gypsies, as a child of a wealthy, cultured, and liberal family of Andalusian origin. In August 1936, when the Spanish Civil War broke out, he was executed by right-wing Falangists in Granada, in an old water well referred to by the local people as the "source of tears." Despite his short life of only thirty-eight years, he contributed numerous works to literature and the arts. In addition to being a poet and playwright, he was also a talented painter and musician, known for his drawings and piano skills. Lorca left a profound impact on modern Arab poets, particularly Iraqi poets, through both his life and struggle, as well as his approach to and handling of poetry. His life and struggle serve as an ideal example during the period from 1940 to 1970, when leftist movements and calls for freedom resonated widely in the Arab world. His poetics guide young poets who seek to break free from the rigid and outdated constraints of classical poetry, believing that political freedom is attained through literary freedom. Among these young poets, there are figures who not only take Lorca as a model in terms of form and style but also make him a hero of their own poems and lives. This work considers these poets as essential elements, each of whom is regarded as a cornerstone of modern Arab poetry today. These Iraqi poets, in chronological order, are: Badr Shakir Al-Sayyab (1926-1964), Abdulwahab Albayati (1926-1999), and Saadi Youssef (1934-2021). Each of them has forged their own unique styles and expressions, advancing in different avenues of free verse. This study aims to explore the reflections of these literary interactions extending from Andalusia to Mesopotamia.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.