Edebiyat ve psikolojinin ana çalışma alanı insan olduğundan her iki bilim dalının birbirlerinden bereketli döngü şeklinde istifade etmeleri kaçınılmazdır. Bu yönüyle edebiyat, modern ve postmodern sürecin etkisiyle oluşan insan tekinin edebi eserlerdeki yansımasını, psikoloji biliminin ortaya koyduğu teknikler yoluyla bulur. Böylelikle insanı anlamak amacında olan bu iki alanın birbirlerinden yararlandıkları ve etkilendikleri ilk nokta böylece psikanalitik edebiyat eleştirisi olmuştur.Toplumsal gerçeklik ekseninde yazdığı eserleriyle tanınan Sabahattin Ali; şiirleri, romanları ve hikâyeleriyle Türk edebiyatında önemli bir yerdedir. Sabahattin Ali 1943 yılında kitap halinde “Kürk Mantolu Madonna” romanını yayımlar. Bu roman, 20. yüzyılda gelişen psikanaliz biliminin keşiflerinden bazı özellikler barındırır. Böylelikle arketipsel eleştiri kuramı bağlamında yapılan bu romanın analizinde bireyin toplumsal normlar karşısındaki tutumlarında psikanaliz odağında arketipsel öğelerin varlığı etkilidir. Anima, erkekteki dişil psiko-sosyal eğilimler ve feminen tavırlar olurken Animus, kadındaki eril psiko-sosyal eğilimler ve maskülen tavırlardır.
Romanda anima arketipinin Raif Efendi’de; animus arketipinin Maria Puder’de yansımalarının bulunduğu görülür. Her iki arketipin oluşumunda karakterlerin çocukluk çağlarındaki çevresiyle bağdaşıklıkları önemlidir. Raif Efendi karakterinin anima arketipini barındırarak toplum karşısındaki çekingenliğine karşın Maria Puder karakterinde animus arketipi kaynaklı toplumsal normlar karşısında eril söylem ve cinsiyetçi kalıplar karşısında maskülen fiiller görülmektedir. Bu makalede amaç, romanın sadece sokağa tutulan ayna olmadığını aynı zamanda yazarın zihnine ve karakterlerin ruhlarına da tutulan bir ayna olduğunu göstermek ve psikanalizin yardımıyla arketiplerin varlığını gözler önüne sermektir.
Since the main field of study of literature and psychology is human beings, it is inevitable for both branches of science to benefit from each other in a fertile cycle. In this respect, literature finds the equivalent of the human prototype created by the modern and postmodern process in literary texts through the methods developed by psychology. Thus, the first point where these two fields, which aim to understand humans, intersected was psychoanalytic literary criticism.Sabahattin Ali, known for his works written on the axis of social reality; He has an important place in Turkish literature with his poems, novels and stories. Sabahattin Ali's novel "Madonna in a Fur Coat", published as a book in 1943, contains some features of the discoveries of the science of psychoanalysis that developed in the 20th century. Thus, in the analysis of this novel made in the context of archetypal criticism theory, the presence of archetypal elements in the focus of psychoanalysis is effective in the individual's attitudes towards social norms. Anima is the feminine psycho-social tendencies and feminine attitudes in men, while Animus is the masculine psycho-social tendencies and masculine attitudes in women.In the novel, the anima archetype is in Raif Efendi; It is seen that the animus archetype has reflections in Maria Puder. In the formation of both archetypes, the characters' compatibility with their childhood environment is important. Despite the timidity of the character of Raif Efendi in the face of society due to the anima archetype, the character of Maria Puder displays masculine discourse against social norms originating from the animus archetype and masculine actions against sexist stereotypes.The aim of this article is to show that the novel is not only a mirror held up to the street, but also a mirror held up to the mind of the author and the souls of the characters, and to reveal the existence of archetypes with the help of psychoanalysis
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.