Karakterler arasında ya da karakterin kendi iç dünyasında yaşanan çatışmalar, edebî yapıttaki dramatik aksiyonu meydana getiren temel ögelerdendir. Davranış ya da düşünce düzeyinde açığa çıkan gerçek ile hayal unsurları arasındaki dramatik çatışma ise, izleksel olarak sıklıkla işlenen bir çatışma türüdür. Farklı topluluk ve milletleri kapsamasına rağmen ortak bir coğrafya, din, kültür ve medeniyeti barındıran Batı edebiyatı, süreklilik halinde devam eden bütünlüklü bir değişim döngüsüne sahiptir. İdeolojik, dini, bilimsel, endüstriyel, sosyo-kültürel dönüşümler edebiyat akımlarını da şekillendirmiştir. On yedinci yüzyıldan itibaren duygulara karşılık aklı önceleyen edebî akımlar arasındaki sınırların gittikçe keskinleşmesiyle birlikte, hayal-gerçek çatışması Batı edebiyatı eserlerinde geniş ölçüde yer tutmaya başlamıştır. Türk edebiyatında ise, Tanzimat dönemindeki yenileşme hareketlerinin sebep olduğu ikilikler, nihayetinde bir çatışma ortamına yol açmıştır. Genelde eski–yeni, özelde hayal–hakikat diyalektiğinden doğan bu çatışmalar, özellikle Servet-i Fünûn dönemi yazarlarının çalkantılı ve bunalımlı iç dünyalarında ve edebî üretimlerinde belirgin bir biçimde yankı uyandırmış; Türk edebiyatının belirgin temlerinden biri olmuştur. Hayal-hakikat çatışmasının yazın tarihinin en çok işlenen konularından biri olmasına rağmen, bu bağlamdaki edebî metin çözümlemelerinin, alandaki mevcut çalışmaların azlığı göz önünde bulundurulduğunda, geliştirilmeye ihtiyaç duyduğu görülmektedir. Bu çalışma, edebî anlatılarda hayal-hakikat çatışmasını oluşturan entrik unsurların karakterlerin fiziki ve ruhsal özellikleri, davranış ve eylemleri, bireyselleşme ve kendini gerçekleştirme süreçleri üzerindeki yansımalarının tahlil edilmesinde kullanılmak üzere bir metin çözümleme şeması önermeyi amaçlamaktadır. Bu amaçla, Halid Ziya Uşaklıgil’in Aşk-ı Memnû adlı romanı ile Lev Nikolayeviç Tolstoy’un Anna Karenina adlı romanı benzer izlek ve karakter tipolojisine sahip olmaları bakımından örnek olarak ele alınmış; eserlerdeki odak kadın karakterlerin iç dünyalarındaki gerçeklik (hayal) ile kurgusal dış dünyadaki gerçeklik (hakikat) arasında yaşadıkları çatışmalar incelenmiş; hayal-hakikat çatışmasını meydana getiren unsurların çözümlenmesi için bir şema tasarlanmıştır. Oluşturulan şema kapsamında, karakterlerin gerçekçi ya da farazî beklentilerine karşılık yaşanmışlıkları irdelenmiş, gerçeklik algıları ile hayalleri arasındaki çatışmalar açığa çıkarılmış, zaman zaman melâl ya da hezeyan boyutuna ulaşarak doğru hükümde bulunma becerilerine engel olan eğilimlerinin altında yatan nedenler ortaya konulmuş ve nihayetinde yaşadıkları hayal–hakikat çatışmasının kimlikleri üzerindeki etkileri mukayeseli olarak değerlendirilmiştir.
Conflicts between the characters or in the character’s own inner world are one of the basic elements that form the dramatic action in a literary work. Dramatic conflict between reality and imagination elements, revealed at the level of behavior or thought, is a type of conflict that is frequently discussed as a theme. Western literature, covering a common geography, religion, culture and civilization despite its including different communities and nations, has had a holistic cycle of continuous changes. Ideological, religious, scientific, industrial, socio-cultural transformations have also triggered literary movements. Since the seventeenth century, with the intensification of the boundaries between the literary movements that prioritize the reason over the emotions, the imagination-reality conflict has been widely covered in the works of Western literature. In Turkish literature, the dualities caused by the reform movements in the Tanzimat period eventually led to an atmosphere of conflict. These conflicts, arising from the dialectic of the old-new in general and the imagination-reality in particular, had a prominent reflection especially in the unsettled and depressed inner world and literary works of the writers of the Servet-i Fünûn period; henceforth it has been one of the significant themes in Turkish literature. Although the imagination-reality conflict is one of the most discussed issues in the history of literature, it is seen that the literary analyses in this context need to be enhanced considering the scarcity of the currently available studies in the field. This study aims to propose a textual analysis schema to be used in analyzing the reflections of the intricate elements, that cause imagination–reality conflict in a literary text, on the physical and spiritual characteristics of the characters, their behaviors and actions, individualization and self-actualization processes. For this purpose, Halid Ziya Uşaklıgil’s novel Aşk-ı Memnû and Lev Nikolayeviç Tolstoy’s novel Anna Karenina are taken as an example due to their having similar theme and character typology; the conflicts between the inner world reality (imagined reality) and the external world reality (true reality) of the main female characters in the novels are examined, and a schema is proposed in order to analyze the elements of conflict. Within the scope of the schema we have developed, characters’ grounded or ungrounded expectations versus true-life experiences are scrutinized, conflicts between their perceptions of imagination and reality are revealed, the underlying reasons of their tendencies that hinders their ability to make appropriate decisions by reaching out to a suffering or delusional dimension from time to time are disclosed, and ultimately the effects of their imagination–reality conflicts on their identity are comparatively concluded.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.