Georges Simenon’un, 1930’lu yılların başından yazmayı bıraktığı 1970’li yıllara kadar yayınlanan Maigret serisinin ana karakteri Komiser Maigret tipik bir Fransız küçük burjuvası temsilidir. Simenon söz konusu karakteri yaratırken birçok kültürel unsurdan yararlanmıştır. Yeme içme alışkanlıkları da bunlardan biridir. Çünkü Fransız toplumunun kendine özgü bir yemek kültürü vardır. Maigret serisi tarihsel olarak yayınlanma sırasına göre okunup incelendiğinde, kendisinin yaşayan bir karakter olduğunu, bir başka deyişle okurun onun gençlik, olgunluk ve yaşlılık dönemlerine birebir şahit olduğunu saptamaktayız. Bu durum elbette onun yeme içme alışkanlıklarına da yansımaktadır. Simenon, Komiser Maigret vasıtasıyla okura yalnızca Fransız burjuva toplumunun bir örneğini sunmakla kalmaz aynı zamanda farklı ülkelerin yeme içme geleneklerini tanıtma elçiliğini de üstlenir. Zira Maigret Paris Emniyeti’nin bir çalışanı olmakla birlikte Avrupa’nın farklı bölgelerinde hatta Amerika’da bile görev yapma imkânı bulmuştur. Elbette Simenon da farklı kültürleri karşılaştırmak adına yine yeme içme kültüründen çokça yararlanmıştır. Yine Maigret kitaplarında ayaküstü yenen sandviçlerden mükellef sofralara birçok farklı yemekten söz etmek mümkündür. Bu da karakterin aslında nerede olursa olsun, koşulların el verdiği en lezzetli yemeği yediğinin bir göstergesi niteliğindedir. Bu bağlamda Komiser Maigret’yi de basit bir dedektif olarak değerlendirmemek gerekir. Zira Simenon’un romanlarını eşsiz ve leziz kılan Fransız yaşam biçiminin ayrılmaz bir parçası olan yeme içme kültürüyle yoğrulmuş bu enfes karakterdir.
Inspector Maigret, the protagonist of Georges Simenon’s Maigret series, which was published from the early 1930s until the 1970s when the author stopped writing, represents a typical French petty bourgeois. While creating Inspector Maigret, Simenon benefited from many cultural elements including eating and drinking habits as the French society has a unique food culture. The analysis of the Maigret series in the order of its publication reveals that the protagonist is a living character, i.e. that the reader personally witnesses his youth, adulthood and old age periods, which is also reflected in his eating and drinking habits. Simenon not only presents to the reader an example of French bourgeois society through Inspector Maigret but also acts as an ambassador introducing the eating and drinking traditions of different countries. Maigret is an employee of the Paris Police Department who had the opportunity to work in different parts of Europe and even in the United States of America. Simenon also heavily benefited from the culture of eating and drinking in order to compare different cultures. Thus, Maigret series are abound with many different dishes ranging from sandwiches eaten on foot to elaborate dinner tables. This is an indication that the protagonist actually eats the most delicious food allowed by the conditions, no matter where he is. We believe that Simenon’s Maigret series should not be described as mere crime novels and Inspector Maigret is beyond being a simple police officer. What renders Simenon’s novels unique and delicious is this exquisite protagonist fashioned with the eating and drinking culture which is an inseparable component of the French lifestyle.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.