İnsanlık tarihi boyunca pek çok toplumda varolan kölelik, insani temel hak ve özgürlükleri gasp edilen bireylerin, ötekilerin emri altına girip nesne konumuna indirgenmesiyle meydana gelen bir kurumdur. İnsan haklarına aykırı bir yapılanma olan kölelik kurumunda birey, yaşam hakkını emeğiyle elde etmek zorunda bırakılırken hayatı üzerindeki söz hakkını yitirir. Hükmetme ve emir verme yetkisiyle köleyi himayesi altına alan efendi ise onun üzerindeki hak sahibi kişi olur. Kölelik kurumu, Osmanlı İmparatorluğu’nda yüzyıllarca devam eden toplumsal bir yapı olduğundan romanlarda sıklıkla yer verilen konulardan biri haline gelir. Bu yönüyle Cumhuriyet dönemi Türk romanının önemli yazarlarından biri olarak edebiyat tarihindeki yerini alan Reşat Nuri Güntekin, anlatmaya dayalı edebî metinlerinde, bireyin ruh halini detaylı biçimde açımlarken gözlemci kimliğiyle toplumsal yaşamı yansıtmayı ihmal etmez. Bu nedenle toplumsal sorun şeklindeki kölelik kurumunu, ‘Kızılcık Dalları’ isimli romanında irdeler. Eserde efendi-köle ilişkisi, toplumsal hiyerarşi bağlamında çok yönlü biçimde ele alınır. Köle sahibi bir efendi olmak, gösteriş unsuru biçiminde kullanılmakla birlikte iktidar/ erk belirtisine de dönüşür. ‘Kızılcık Dalları’nda, efendi ve köle arasındaki çatışmaya dayalı ilişki, dramatik aksiyonun kurulmasını sağlayan başat izlek şeklinde kullanılır. Bu yönüyle roman başkişisi Gülsüm köle; Şekip Paşa’nın eşi Nadide Hanım ise efendi konumundadır. Bu açıdan romanda Nadide Hanım, hükmeden, yöneten, ezen; Gülsüm ise hükmedilen, yönetilen, ezilen görüngüsü ile yer alır.
The slavery, which was seen in many nations throughout the history of humanity, is a system in which the individuals, whose fundamental human rights and freedoms are seized, are reduced to an object position by entering into others service. In the slavery system that is contrary to human rights, an individual is forced to obtain his/her right to life by his/her labor and losses right to speak on his/her life. A master, taking a slave under his/her protection with the authority to rule and give orders, becomes the right-holder person over that slave. As the slavery system is a social structure that continued in the Ottoman Empire for centuries, it is one of the most subjected topics in novels. Considered one of the important writers of the Turkish novel of the Republican era in the history of literature, Reşat Nuri Güntekin does not neglect to reflect the social life with his observer identity while describing the physiological states of individuals in detail in his literary works based on narration. For this reason, he discusses the slavery system in his novel named ‘Kızılcık Dalları’ as a social problem. In that work, the master-slave relationship is discussed sophisticatedly with regard to social hierarchy. Being a slave-owning master is used as an element of vanity, but also turns into an indication of power. In ‘Kızılcık Dalları’, the conflict-based relationship between master and slave is used as the primary topic allowing to establish a dramatic action. In this respect, while Gülsüm, the main character of the novel, is the slave, Mrs. Nadide, the wife of Şekip Pasha, is the master. Therefore, Mrs. Nadide is the one dominating, governing and oppressing whereas Gülsüm is the one being dominated, governed and oppressed in the novel.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.