Bu makalede Reşat Nuri Güntekin’in Bir Kadın Düşmanı adlı eseri “mektup-roman” türü açısından değerlendirilmiştir. Mektup, insanlık tarihi boyunca çağlara göre çok farklı işlevler üstlenirken, edebî alandaki macerası önce romanın teknik bir aygıtı olarak başlamış; bu macera mektubun romanın tamamına hâkim olduğu melez bir türü, “mektup roman”ı ortaya çıkarmıştır. Mektup romanın gelişimi ve popüleritesi de çağlara göre farklılık göstermiştir. Romanlarında kurguyu şahısların ağzından aktarmayı tercih eden bir yazar olarak Reşat Nuri Güntekin de Bir Kadın Düşmanı ile bu türün Türk edebiyatında bir örneğini verir. Bir Kadın Düşmanı iki ana kahraman ekseninde, iki bölümden oluşur. Birinci bölümde Sâra’nın yazdığı mektuplarla olaylar Sâra’nın gözünden; “Ölüye Mektuplar” başlıklı ikinci bölümde ise Homongolos’un gözünden sunulur. Romanda Homongolos’a ait olan son dört mektup hem bu tip romanların duygusal yoğunluk ve iç derinliğin açığa çıkarılması talebini karşılar hem de olayların bir anda hiç beklenmedik bir biçimde değişmesini, çok farklı bir boyuta taşınmasını, bütün bilinenlerin ters yüz edilmesini sağlar. Mektupların romanda kullanılan bu işlevsel niteliği Reşat Nuri Güntekin’in romanlarında tercih ettiği “şaşırtıcı ve etkili son” eğilimini de karşılar. Romanın ilk bölümü ile ikinci bölümü olayların sunuluş biçimi açısından da farklıdır. İlk bölümü diyaloga dayalıdır. Dolayısıyla olay merkezlidir ve canlandırmayı/göstermeyi esas alır. İkinci bölüm mektubun ruhuna uygun biçimde insanın iç dünyasının ifadesine yoğunlaşan tahlilci bir bakışla kurulmuştur. Olaya dayalı sürükleyici bir anlatıma sahip olan ilk bölümün sonunda Sâra’nın mizacına dair bazı yönleri hariç tutulmak kaydıyla iç dünyasına ve ruhunun gizli kalmış yönlerine dair çok az veriye ulaşırız. Romanın ilk bölümü olaya dayalı “klasik roman tekniği”ne yaklaşırken, ikinci bölümde denge “mektup” lehine değişir. Bu bölüme mektubun anlatmaya dayalı düzenin hâkim olduğu ve Homongolos’un iç benliğini –itiraf hükmündeki gerçekleriyle- ve bütün çıplaklığıyla gözler önüne serdiği görülür. Bu mektuplar aynı zamanda romanın asıl güzelliğin kalbî olduğuna yönelik vurgusunu; biri çok güzel diğeri bir canavarı andıracak kadar çirkin iki kahramanın kaleminden teyit etmemize zemin hazırlar.
In this article, Reşat Nuri Güntekin's work named Bir Kadın Düşmanı has been evaluated in terms of "epistolary-novel" genre. While the letter has undertaken very different functions according to the ages throughout the history of humanity, its adventure in the literary field first started as a technical device of the novel. This adventure has spawned a hybrid genre, the "epistolary novel", in which the letter dominates the whole novel. The development and popularity of the epistolary novel also differed according to the ages. Reşat Nuri Güntekin, as a writer who prefers to convey the fiction in his novels, gives an example of this genre in Turkish Literature with Bir Kadın Düşmanı. Bir Kadın Düşmanı consists of two parts, on the axis of two main heroes. In the first part, with the letters Sâra wrote, the events were through the eyes of Sâra. In the second chapter titled "Letters to the Dead", is presented through the eyes of Homongolos. The last four letters belonging to Homongolos in the novel both meet the demands of this type of novels to reveal the emotional intensity and inner depth, and enable the events to change in an unexpected way, to take them to a very different dimension, and to reverse all the known. This functional character of the letters used in the novel meets the "surprising and effective ending" tendency that Reşat Nuri Güntekin preferred in his novels.The first and second parts of the novel are also different in terms of the presentation of the events.The first part is based on dialogue. Therefore, it is event-centered and based on animation / demonstration. The second part is set up with an analytical look that concentrates on the expression of the inner human in accordance with the style of the letter. At the end of the first episode, which has an engaging narrative based on the event, we reach very little data on the hidden aspects of Sâra's inner world and soul, excluding some aspects of her temperament. While the first part of the novel approaches the event-based "classical novel technique", in the second part the balance changes in favor of the "letter". In this section, it is seen that the letter is dominated by the narrative order and that Homongolos reveals her inner self - with her confessional realities - and with all her nakedness. These letters also reflect the novel's emphasis on the true beauty of the heart; it sets the ground for us to confirm from the pen of two heroes, one very beautiful and the other ugly enough to resemble a monster.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.