Eski çağlardan bu yana cinsiyetler arasındaki hiyerarşi, tartışılan bir konu olmuştur. İki cinsiyetin kendine özgü nitelikleriyle yer edindiği yaşamsal döngüde, uygarlık tarihinde egemenlik anlayışı doğmuş ve birinin egemenliği diğer cinsiyetin baskı altına girmesine sebep olmuştur. Özellikle biyolojik- fizyolojik özellikleri ile ötekilik kaderini deneyimleyen ve giderek nesneleşen kadın için bu baskı, onu zamanla doğal bir sömürü nesnesi hâline dönüştürmüştür. O, toplumun ve onun egemenliğine hâkim olan eril yapının belirlediği ahlaki ve kültürel kodlarla iyice kuşatılmış, onun bakışlarıyla göz hapsinde tutulmuş, onun kendisine biçtiği rollerle yaşamını sürdürmüş ve kendisine bir yer edinmeye çalışmıştır. Birey olma, kendilik değerleriyle özne yetkinliğine erişme hakkından yoksun bırakılan nesneleştirilen kadın; egemen özne olan eril yapının direktifleri, imtihanları ve ezici gücüyle baş başa kalmıştır. Bu pasifleştirilen öznenin varlığı, statüsü, ötekileştirilmesi, ikincilleştirilmesi, toplum-birey ilişkisi ve özellikle de cinsel bir obje olarak görülmesi Reşat Nuri Güntekin’in Dudaktan Kalbe romanında kendisine yer bulur. Reşat Nuri Güntekin, yarattığı karakterlerle; mevcut sosyal ve beşerî meseleleri dikkatlere sunmak, insanlığın içinde bulunduğu problemleri irdelemek, olumlu-olumsuz yönlere ışık tutmak, birey-toplum diyalektiğine ve eleştirisine yer vermek adına eserlerini kaleme alır. O, Dudaktan Kalbe adlı romanında -özellikle de aşk izleği altında- kadının baskılanan roller ve imtihanlar neticesinde; etkin öznenin cinsel nesnesi/sömürüsü hâline gelmesini, iğdiş edilişini, erkeğin onu kullanıma açık bir nesne hâline dönüştürmesini, kendisini bu konuda haklı göstermesini, toplumun sadece bir cinsiyeti dışlamasını/lekelemesini ve cezalandırmasını gözler önüne serer. Bu çalışmanın amacı romanda yer alan kadın karakterlerin; eril yapı içerisinde yaşadıkları açmazları, bedensel-ruhsal, maddi olanaklar bakımından sömürülmeleri, namus ekseni altında ikincilleştirilip cezalandırılmaları ve ödün verilmemesi gerektiğine inandıkları namus algısına zıt bir tavır sergileyerek onları kullanma/sömürme çabaları irdelenmiştir.
The hierarchy between the sexes has been one of the issues discussed since the past. In the life cycle in which the two sexes took their place, the understanding of sovereignty was born and the domination of one caused the oppression of the other sex. Especially for the women, who experience the destiny of otherness with their biological-physiological characteristics and gradually become objectified, this oppression has turned them into a natural object of exploitation over time. She has been well surrounded by the moral and cultural codes determined by the masculine structure that dominates society and its sovereignty, kept under his eyes with his gaze, has continued her life with the roles he assigned to her and tried to gain a place for herself. Deprived of the right to be an individual, to access subject competence with self-values, the objectified woman is left with the directives, challenges and overwhelming power of the masculine structure as the dominant subject. The existence, status, marginalization, subordination of this pacified subject, the relationship between society and individual, and especially the perception of her as a sexual object find a place for themselves in Reşat Nuri Güntekin's novel Dudaktan Kalbe. Reşat Nuri Güntekin writes his works in order to bring the existing social and human issues to the attention, to examine the problems of humanity, to shed light on the positive and negative aspects, to include the individual-society dialectic and criticism, with the characters he has included/created. In his novel Dudaktan Kalbe, he reveals - especially under the theme of love - the women becoming the sexual object/exploitation of the active subject as a result of the oppressed roles and challenges, their castration, the men transforming them into a usable object, justifying themselves in this regard, the society excluding/tainting and punishing only one sex. The aim of this study is to examine the dilemmas of the female characters in the novel experience within the masculine structure, their physical and spiritual exploitation in terms of material possibilities, their subordination and punishment in the axis of honor, and the attempts to use/exploit them by adopting an attitude contrary to the perception of honor, which they believe should not be compromised.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.