Simultane çeviri öncelikli olarak hem dilsel hem de dil dışı bilgiyi gerektiren sözlü anlatıma dayanmaktadır. İki farklı bilgi türü olarak sınıflandırmalarına karşın, dilsel ve dil dışı bilgi birbirine bağlı ve birbirini doğal olarak tamamlayan etmenlerdir. Bu doğal bütünleyicilik sayesinde, sözlü çevirmenler dilsel veya dil dışı bilgi eksikliğini diğer bilgi türü ile belirli ölçüde telafi edebilir. Ancak, çevrilecek konuşmada bazı bilinmeyen kelime ya da konularla karşılaşmak, özellikle sözlü çevirmen adayı öğrencilerde anlama sürecini sekteye uğratarak çeviri kalitesini düşürebilmektedir. Simultane çeviride dilsel ve dil dışı bilgi arasındaki bütünleyiciliği incelemek amacıyla, bu çalışmada tek gruplu öntest/sontest araştırma yöntemi uygulanmıştır. Çalışmanın örneklemini oluşturan on altı sözlü çeviri öğrencisi iki farklı teknik konuşmayı çevirmiştir. Konuşmalardan biri çok sayıda bilinmeyen kelime içerirken, diğer konuşma öğrencilerin aşina olmadığı bir konuda yapılmıştır. Öntestin ardından, tüm katılımcılara söz konusu bilgi bütünleyiciliği ile ilgili eğitim verilmiş ve bu eğitimin ardından sontest uygulanmıştır. Çalışmanın sonuçlarına göre, öntest sırasında katılımcılar dilsel bilgi eksikliklerini dil dışı bilgileriyle tamamlayabilmiş, ancak dil dışı bilgi eksikliklerini dilsel bilgi ile tamamlayamamıştır. Verilen eğitim sonunda ise, katılımcılar her iki bilgi türünü de eşit biçimde tamamlayabilmiştir. Bu çalışmada elde edilen istatistiki veriler, sözlü çeviri eğitiminde terminoloji/kelime bilgisi ve alan bilgisi çalışmalarının yanı sıra, dilsel ve dil dışı bilgi arasındaki doğal bütünleyicilik konusunda da çalışmalar yapılması gerektiğini göstermektedir.
Simultaneous interpreting is initially based on verbal discourse which requires both linguistic and extralinguistic knowledge. Despite the categorization of two different knowledge types, linguistic and extralinguistic knowledge are two inter-dependable and complemental factors. It is possible for interpreters to overcome the lack of linguistic and/or subject knowledge through this natural complementarity to some extent. However, encountering some unknown words or subjects may hamper the comprehension stage and reduce the interpreting quality, particularly among student interpreters. To investigate the complementarity between linguistic and extralinguistic knowledge in simultaneous interpreting, a single group pretest/posttest research design was used in this study. The participants of the study, sixteen interpreting students, interpreted two different technical speeches, one involving unknown words and the other one delivered on an unfamiliar subject. Following the pre-test, training was offered to all participants on natural knowledge complementarity and the effect of the training was investigated with a post-test. The results of the study indicate that, prior to the training on the complementarity, the participants were capable of complementing the lack of linguistic knowledge with extralinguistic knowledge, yet not vice versa. The training offered helped participants to equally complement their lack of knowledge. The statistical data obtained in this study indicate that practices on complementarity between linguistic and extralinguistic knowledge should be applied in interpreter training along with terminology/word knowledge and subject knowledge practices.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.