Son zamanlarda, Doğu Hristiyanlığının kutsal addedilen beldelerinde yaşayan manastır toplulukları hakkındaki araştırmalar oldukça çarpıcı sonuçlar ortaya koymaktadır. Özellikle XIX. yüzyılda bazı seyyahların aktardıkları bilgiler ve ilim heyetlerinin incelemeleri doğrultusunda; manastırların sadece münzevi keşişlerin yaşadığı mekânlardan ibaret olmadıkları, aslında birbirinden değerli yazmalara ve herbiri tarihin bir dönemine ışık tutan binlerce belgeyi barındıran eşsiz bir koleksiyona ve arşive sahip yerler oldukları anlaşılmıştır. Şüphesiz bu yerlerden biri de Mısır’da farklı semavî dinlerin hatıralarını taşıyan Sina Dağı ve bu dağda yer alan St. Catherine Manastırı’dır. 1950’li yıllarda, Batılı ve Doğulu uzmanlardan oluşan bir araştırmacı ekip tarafından, manastırın arşivindeki eserlerin ve dökümanların tasnifi ve kataloglanması işi tamamlanmış ve belgeler araştırmacıların istifadesine sunulmuştur. Bu arşivi oluşturan parçalar arasında Osmanlı Türkçesi ile kaleme alınmış yüzlerce ferman, berat vb. belgenin bulunması, söz konusu arşivi bilim insanları için son derece ilgi çekici kılmaktadır. Ne var ki, bu belgeler günümüz Türkçesine ya da başka dillere henüz transkript edilebilmiş değildir. Takdir edilir ki böyle bir arşiv, Sina ruhbanlarların tarihi kadar Osmanlı İmparatorluğu tarihinin sosyal, siyasî ve dinî yönlerinin tamamen aydınlatılması bakımından da önem taşımaktadır. Bu arşivde yer alan belgelerin, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi’ndeki diğer belgelerle birlikte değelendirilmesi, konuya daha bütüncül yaklaşımların sergilenmesini mümkün kılacak, böylece Osmanlı İmparatorluğu ile Gayrimüslim cemaat yapıları arasındaki ilişkiler üzerinde daha sağlıklı analizler yapılabilecektir. Bu çalışmada, bunun küçük bir denemesi yapılmış, Sina Dağı ruhbanlarının Osmanlı egemenliğinde kaldıkları dört asrı temsilen öne çıkan bir kaç ferman seçilerek Tur-i Sina’daki ruhbanların imtiyazları ele alınmıştır.
Recently, research on monastic communities living in the sacred resorts of Eastern Christianity has produced remarkable results. Especially XIX. In line with the information conveyed by some travelers in the century and the studies of the scientific committees; It was understood that the monasteries were not only places where the ascetic monks lived, but in fact they had valuable collections and places with a unique collection and archive, each containing thousands of documents that shed light on a period of history. Undoubtedly, one of these places is Mount Sinai, which carries the memories of different heavenly religions in Egypt, and St. Catherine Monastery, located in this mountain. In the 1950s, the classification and cataloging of the works and documents in the archive of the monastery was completed by a team of researchers consisting of Western and Eastern experts, and the documents were presented to the researchers. The fact that there are hundreds of documents such as firmans and berats written in Ottoman Turkish among the parts of this archive makes this archive very interesting for scientists. However, these documents have not yet been transcribed into Turkish or other languages. It is appreciated that such an archive is important in terms of fully illuminating the social, political and religious aspects of the history of the Ottoman Empire, as well as the history of the Sinai clergy. Thus, healthier analyzes can be made on the relations between the Ottoman Empire and non-Muslim community structures. In this study, a small trial of this has been done. The privileges of the clergy in Tur-i Sina were handled by selecting a few firmans that stand out to represent the four centuries that the Sinai clergy remained under Ottoman rule.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.