İslam medeniyeti çağımızda buhran yaşamaktadır. Bu buhranı anlayabilmek için medeniyetimizin köklerine doğru bir yolculuk yapmak gerekir. Bu yolculuğun verimli sonuçlara ulaşmamızda kıymetli sonuçlar vereceğine inanıyoruz. Bu bağlamda teşekkül süreci olan Abbasilerin ilk çağına uzanmayı hedefledik. Çalışmamızda medeniyetlerin belirleyici unsuru olan (b)ilim üzerinde gidilmesi gerektiği açıktır. İlmi temsil edenlerin de alimler olduğu dikkate alınırsa alim-yönetici ilişkisinin ne anlam ifade ettiği de ortaya çıkar. Alimlerin yöneticilere hakikati hatırlatmaları, savunmaları çok kıymetli olduğu kadar zor ve riskli olmuştur. İslam tarihi bunun örnekleri ile doludur. Bu örneklerden birisi de İmam Ebu Hanife ile Halife Ebu Cafer Mansur örneğidir. Bu örnek bize ulemanın mücadelesinin ne anlam ifade ettiğini gösterdiği gibi ulema-ümera ilişkilerinin nasıl olması gerektiği konusunda da çok kıymetli bir örnek sunmaktadır. Diğer bir örnek ise Ahmed b. Hanbel ile Halife Me’mun ilişkisidir. Alimlerin nasıl ideolojik amaçlarla zora sokulduğunun bir örneğidir. Yöneticilerin anlayışsız tutumları alimlerden yararlanmayı değil, onları kendilerine destekçi yapma idealini ortaya koymaktadır. Bu olumsuz ilişki biçimi bize aynı zamanda alimlerin ne kadar kıymetli olduğunu, itibarlarının yüksek olduğunu göstermektedir. Oysa günümüz alimlerinin böylesi bir kıymeti/değeri yönetici elite hissettiremediği görülmektedir. Bu da medeniyetimizi inşa etme sürecini zora sokmaktadır. Çalışmamızın konusuna esas teşkil eden dönem olarak Erken Abbasi Çağı’nı almamızın nedeni ise özellikle Erken Abbasiler Çağı’nın, Müslüman milletlerin bugün sosyal, ekonomik, kültürel ve fikir hayatı bakımından sahip oldukları birikimin oluşumunda ve gelişiminde önemli bir yere sahip olmasıdır.
Islamic civilization is in crisis. To understand the reason, we have to embark a journey to the roots of our civilization. We believe that this journey will yield valuable results. In this context, the aim of this study was to focus on the first era of the Abbasid Dynasty, which, in a sense, witnessed the formation process. Science is the most decisive element of civilizations, and those who do science are scholars. Therefore, focusing on scholar-ruler relations is of paramount importance. It has always been as hard for scholars to remind rulers of the truth and to defend it as it has been valuable. Islamic history is full of examples of that. One of them is that of Imam Abu Hanifa and Caliph Abu Jafar Mansur. Not only does it show what the struggle of the ulama signifies but also gives important information about how scholar-ruler relations should be. Another example is the relation between Ahmed b. Hanbel and Halife Me’mun. It is an example of how scholars are put into difficult situations for ideological purposes. Rulers do not seek to benefit from scholars, but to make them the yes-men of their own political end games. This negative relationship shows us how valuable and high-esteemed scholars actually are. However, today's scholars fail to make sure that their value is understood by the ruling elites, which makes it hard to build our civilization. This study focused particularly on the Early Abbasid Era because it played a critical role in the formation and development of the social, economic, cultural and intellectual life of today’s Muslim peoples and was also the era in which the interpreters of Islamic law lived.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.