Turgut Özal ile başlayan Türkiye’nin küresel ekonomik sisteme entegrasyonu artan ölçekte AK Parti döneminde devam etmiştir. Turgut Özal döneminde, Türk ekonomisinde radikal bir transformasyon sonrasında ithal ikamesine dayalı politikadan, ihracata dayalı bir ekonomik modele geçiş yaşanmıştır. İktisadi alana müdhaleci devlet politikalarından liberal ekonomik politikalara da bir geçiş olmuştur. Özellikle devletin iktisadi üretim sürecinden çekilmesi ve özelleştirmeler çok daha sonraları AKP iktidarının ilk döneminde gerçekleştirilmiştir. Türkiye özellikle 1950 sonrasında ABD ile uluslararası ilişkilerini geliştirmiş ve 1980 sonrasında ise izlenen liberal politikaların sonucunda artan finans kaptal hareketleri ile bu önemli seviyerlerde gelişim göstermiştir. AK Parti özü itibari islami muhafazakâr kökenlerinin getirdiği bir reflekse sahip olmakla birlikte 2001 krizi sonrası uluslararası kuruluşların tavsiye ettiği ekonomik programı takip etmiş ve 1980 sonrası uygulanan liberal ekonomi politikalarına eklemlenmiştir. Turgut Özal ve Tayyip Erdoğan’ın Türk ABD ilişkilerine pragmatik bakışlarındaki yakınsamalar da incelenmiştir. Özellikle son yıllarda Pasifik eksenli yeni bir dünya düzenine geçiş olacağı söylense de küresel finans sisteminde ABD etkisinin uzun süre daha etkili olacağı kabul edilebilir. Bu çalışmada iki ayrı dönemde ABD Türkiye ilişkilerinin ekonomi politik analizi değişen küresel sistem altında incelenecektir. Bu iki dönemin ortak dinamikleri olan düşük kur yüksek faiz politikası ve sonrasındaki gelişmeler ülkemize kayıtlı ve kayıt dışı döviz girişi çerçevesinde aktarılacaktır. Enflasyon, cari açık, işsizlik ve ekonomik büyüme gibi temel makroekonomik değişkenler ışığında iki dönem için bir analiz yapılacak ve özellikle yabancı sermaye girişi her iki dönemde değerlendirilecektir.
Turkey integrated into world financial system and opened to financial flows from western countries during the Turgut Özal era. That improved under liberal economic policies established during AK Party ruling. Özal, succesfully transformed Turkish economy from import substutition model to export promotion model with declining state intervention to national economy with more liberal policies. The privatization of State Companies has been done in the following years during AKP governments. Turkish-US relations ges back to 1950’s and strengthened after 1980’s with liberal economic policies enlarging financial inflows to Turkey. Even though AKP has islamic conservative roots they strictly followed IMF remedies after 2001 economic crisis with further integration in World capital markets with increasing amount of financial flows. In this paper my humble intention is to provide comparative analyses of those terms in a given context. I compare main macroeconomic indicators such as inflation, unemployment, current account deficit and economic growth in both terms. The low exchange rate and high interest rate policy was common in the beginning of two terms and have different outcomes. Both leaders aim to attract foreign direct investment for economic growth. Thus the capital accumulation and inflow in both registered and unregistered ways also searched in the borders of this paper.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.