Psikanaliz, Freud’un literatüre kazandırdığı ve ardıllarının geliştirerek sistematize ettiği derin tartışmaların odağında yer alan, günümüzde psikoloji alanında en bilinen ekoldür. İnsan doğasını açıklamadaki gücü sanatında gündemi olmuş, özellikle edebiyat ve sinema alanında karakterlerin gerek yaratım süreci gerekse çözümlenme sürecinde sofistike bir araç olarak kullanılmaya devam etmiştir. Psikanalitik unsurlar, Türk sineması için de geçerli olmakla birlikte, belirli temaların ve karakterlerin ele alınışında, kültürel normların etkisi de görülebilmektedir. Özellikle, anne figürünün kutsallık, fedakârlık ya da otorite olarak verilmesi, anne-oğul arasındaki patolojik bağlanma dinamikleri, sıklıkla kültürel normlar içinde eritilerek normalleştirilmiştir. Bu durum, erkek karakterlerin kimlik krizini ya da travmatik döngülerinin kaynağı olarak anneyle kurulan sorunlu ilişkinin normalleştirilmesine neden olmuştur. Çağan Irmak’ın Karanlıktakiler (2009) filmi ise bu yaygın temsil biçiminden ayrılarak, anne-oğul ilişkisinin patolojik boyutunu öykü evreninin merkezine taşımaktadır. Bu doğrultuda çalışmanın temel amacı; klasik anlatıdan uzak olan Karanlıktakiler filmindeki anne-oğul ilişkisini, Jacques Lacan’ın “fallik anne”, “arzu nesnesi olarak oğul” ve “özneleşme süreci” kavramları çerçevesinde, annenin oğul üzerindeki egemenliğinin patolojik bir bağlanma biçimi olarak nasıl temsil edildiğinin ortaya konmaya çalışılmasıdır. Çalışma; nitel bir araştırma olup, betimsel analiz yöntemi benimsenmiş ve psikanalitik film eleştirisi çerçevesinde çözümlenmiştir. Araştırma bulgusunda; Egemen’in özneleşme sürecinin, annenin arzusuna hizmet eden bir işlevsellik kazanmasıyla sekteye uğradığı görülmektedir. Bu durum, öznenin sembolik düzene geçişini de engellemektedir. Sonuç olarak film, fallik annenin hâkimiyetinde özneleşemeyen bir bireyin içsel çatışmalarını görünür kılan psikanalitik bir anlatı olarak değerlendirilmiştir.
Psychoanalysis, introduced by Freud and later systematized by his followers, remains one of the most influential schools in psychology. Its explanatory power regarding human nature has made it a significant tool in literature and cinema, particularly for character analysis and creation. Psychoanalytic elements are also present in Turkish cinema; however, cultural norms often shape the portrayal of characters. The mother figure is commonly depicted as sacred, self-sacrificing, or authoritative, while pathological dynamics between mother and son are frequently normalized. This normalization has led to the acceptance of such relationships as the root of male characters’ identity crises and traumas. Çağan Irmak’s Karanlıktakiler (2009) diverges from these conventional portrayals by placing the pathological mother-son bond at the center of its narrative. The main aim of this study is to examine the mother-son relationship in the film through Lacanian concepts such as the “phallic mother,” “the son as an object of desire,” and the “process of subject formation,” and to reveal how maternal dominance is represented as a pathological attachment. Findings indicate that Egemen’s subject formation is disrupted by becoming subordinate to his mother’s desire, preventing his entry into the symbolic order. Consequently, the film is interpreted as a psychoanalytic narrative that reveals the psychological struggles of an individual who cannot fully emerge as a subject under the dominance of the phallic mother.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.