Altyapısal olarak kapitalist üretim ilişkileri, üst yapısal olarak siyasal alan ve toplumsal alanın şekillenmesinde belirleyici olarak görünmektedir. Ekonomik alanın belirlenmesi ise benzer şekilde üst yapısal ilişkilerin kurulmasıyla yakından ilişkilidir. Altyapı ve üstyapı arasındaki ilişki diyalektik bir niteliğe sahiptir. Burada yapılan araştırmanın temel konusu dolayısıyla söz konusu karşılıklı belirlenim ağının ancak siyasal ve toplumsal taraftaki ilişkileri ele alınmaya çalışılacaktır. Bu noktada daha başlangıçta kimlik kavramıyla karşılaşılmaktadır. Bilindiği gibi birçok ulus-devletin bir araya gelmesiyle oluşan Avrupa Birliği, devlet-toplum ilişkisine dair teorik çerçevenin sınırlarını zorlamaktadır. Devlet-toplum ilişkilerinin modern döneminde (özellikle kapitalist ve demokratik yoğunlaşmaya bağlı olarak altyapı gücünün artmasıyla) yeni ortaya çıkan herhangi bir idari veya siyasi biçim, toplumsal görünürlüğüne bağlı olarak bir meşruiyet krizine girmekte ve toplumsal dönüşümleri de etkilemektedir. Bu teorik bağlamla incelenecek olan Avrupa Birliği bütünleşme süreci, araştırmanın diğer ayağını oluşturmaktadır. Avrupa Birliği bütünleşme sürecindeki kimlik sorunsallaştırılması modern zamanlardaki kimlik kavramıyla hem teorik hem pratik düzeyde birçok noktada ayrılmaktadır. Buna rağmen ideolojik tutumlar ve konjonktürel unsurlar başta pratik düzey olmak üzere her iki düzeyde de etkili olmaktadır. Soğuk Savaş’tan bugüne kadar mikro milliyetçiliklerin, bağımsızlık hareketlerinin yükselişte olduğu bir dönemde Avrupa Birliği kimlik probleminin her iki düzeyde de incelenmesi kimlik konusundaki mitleri ve bunların sebep olduğu ayrıştırmaların da tartışmaya açılmasını beraberinde getirmektedir.
Infrastructurally, capitalist production relations appear to be the determining factor in the shaping of the superstructural political and social sphere. The determination of the economic sphere is similarly related to the establishment of superstructural relations. The relationship between infrastructure and superstructure has a dialectical character. Due to the main subject of the research conducted here, only the relations of the mutual determination network on the political and social side will be discussed. At this point, the concept of identity is encountered from the very beginning. The European Union, formed by the coming together of many nation-states, pushes the limits of the theoretical framework on the relationship between state and society. Any newly emerging administrative or political form in the modern period of state-society relations (especially with the increase of infrastructural power in relation to capitalist and democratic concentration) enters into a crisis of legitimacy depending on its social visibility and affects social transformations. The European Union integration process, which will be examined in this theoretical context, constitutes the other pillar of the research. Identity problematization in the European Union integration process differs from the concept of identity in modern times at many points, both at the theoretical and practical level. Despite this, ideological attitudes and conjunctural factors are effective at both levels, especially the practical level. Examining the European Union identity problem at both levels in a period when micro-nationalisms and independence movements have been on the rise since the Cold War means that the myths about identity and the decomposition that cause them to open up a discussion.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.