Kökleri insanlık tarihinin derinliklerine uzanan mersiye, ölüm ve kayıp karşısında kaleme alınan bir nazım türü olarak, zamanla kuralsız söylemlerden sıyrılıp müstakil bir şiir türüne dönüşmüştür. Arap ve Türk edebiyatlarının temel poetik unsurlarından biri olan bu tür, hangi kültürde ortaya çıksa da özünü yüzyıllar boyunca koruyarak yazıldığı dönemin psiko-sosyal dokusunu ustalıkla yansıtmıştır. Bu çalışma, farklı yüzyıl ve kültürlerde yaşamış iki önemli şair olan el-Hansâ (ö. 24/645) ile Bâkî'nin (ö. 1600) mersiyelerini karşılaştırmalı olarak inceleyerek, kültürel farklılıkların şiirsel ifadeye yansımalarını belirlemeyi ve mersiye türünün evrensel niteliklerini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Araştırmanın temel sorusu, her iki şairin eserlerinde ortak temaların nasıl işlendiği ve bu işleyiş biçimlerinin arkasındaki kültürel dinamiklerin neler olduğudur. El-Hansâ'nın Divanı'ndaki mersiyeler ile Bâkî'nin Kanunî Sultan Süleyman mersiyesi karşılaştırmalı edebiyat yöntemiyle incelenmiş, altı temel tema (mersiyeye başlama şekilleri, övgü tarzları, acı-keder-hüzün dokusu, savaş tasvirleri ve kahramanlık teması, dinî inançların yansıması ve mersiyeyi sonlandırma biçimleri) üzerinden metin analizi tekniği kullanılarak analiz edilmiştir. Analiz bulguları, el-Hansâ'nın gözyaşlarına doğrudan seslenen duygusal ve coşkun bir üslup benimsediğini, Bâkî'nin ise dünyanın faniliği üzerinden felsefi ve olgun bir giriş tercih ettiğini göstermektedir. Övgü bölümlerinde el-Hansâ kardeşlerinin bireysel kahramanlıklarına odaklanırken, Bâkî Sultan Süleyman'ın devlet adamlığını ve İslami hizmetlerini vurgulamıştır. Dinî unsurların kullanımında belirgin farklılıklar gözlenmiş; el-Hansâ'nın şiirlerinde İslami motifler sınırlı düzeyde kalırken, Bâkî'nin mersiyesi İslami inanç ve kavramlarla örülmüştür. Sonuç olarak bu çalışma, ölüm karşısında duyulan evrensel acının farklı kültürlerde benzer duygusal tepkilere yol açtığını, ancak bu tepkilerin ifade biçimlerinin kültürel, dinî ve toplumsal bağlama göre şekillendiğini ortaya koymaktadır. Araştırmanın literatüre en önemli katkısı, mersiye geleneğinin kültürlerarası karşılaştırmalı analizini sunarak bu türün evrensel boyutlarını açığa çıkarmasıdır.
The elegy (mersiye), with roots extending deep into human history, has evolved from unstructured expressions of grief into an independent poetic genre in response to death and loss. As a fundamental poetic element in both Arabic and Turkish literatures, this genre has preserved its essential character across centuries while masterfully reflecting the psycho-social context of its era, regardless of its cultural origin. This study aims to identify how cultural differences are reflected in poetic expression and reveal the universal dimensions of the elegy genre by comparing the elegiac works of two significant poets from different centuries and cultures: al-Khansā' (d. 24/645) and Bâkî (d. 1600). The primary research question explores how common themes are treated in both poets' works and what cultural dynamics underlie these treatments. The elegies in al-Khansā's Dīwān and Bâkî's elegy for Sultan Süleyman the Magnificent were examined using comparative literary methodology, with text analysis techniques applied to six fundamental themes: opening conventions, praise styles, the texture of pain-sorrow-grief, battle descriptions and heroism, religious reflections, and closing techniques. The analysis reveals that al-Khansā' employs an emotional and passionate style directly addressing tears, while Bâkî adopts a more philosophical and mature opening discussing the transience of the world. In praise sections, al-Khansā' focuses on her brothers' individual heroism, whereas Bâkî emphasizes Sultan Süleyman's statesmanship and Islamic services. Significant differences emerge in the use of religious elements; while Islamic motifs remain limited in al-Khansā's poetry, Bâkî's elegy is thoroughly interwoven with Islamic beliefs and concepts. In conclusion, this study demonstrates that while universal grief in the face of death generates similar emotional responses across cultures, the modes of expression are shaped by cultural, religious, and social contexts. The most significant contribution of this research to the literature lies in presenting a cross-cultural comparative analysis of the elegiac tradition and revealing the universal dimensions of this genre.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.