Kur’an-ı Kerîm’de Allah’ın Hz. Peygamber’e “Ente (Sen)” Hitabı

Author:

Number of pages:
371-388
Language:
Türkçe
Year-Number:
2024-Volume 19 Issue 3

Bu çalışma Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın Hz. Peygamber’e hitaben yönelttiği “ente” (sen) bâriz munfasıl zamiriyle ilgilidir; diğer zamir ve kullanımlar araştırmanın kapsamı dışında tutulmuştur. Arap dilinde zamirler bâriz (munfasıl ve muttasıl) ve müstetir olmak üzere iki kısımdır. Araştırmaya esas olan “ente (sen)” zamiri “bâriz munfasıl” bir zamirdir. Daha açık ifadeyle tek başına bir kelime olan ve cümledeki diğer kelimelere bitişmeyen müstakil “sen” zamiridir. Bu itibarla Hz. Peygamber’e hitap eden diğer “sen” zamirlerinden farklılık arz etmektedir. Bu kullanımın yirmi yedi ayette yer aldığı ve ayetlerin çoğunun Mekke döneminde nazil olduğu tespit edilmiştir. Mekke döneminin sosyolojisi göz önünde bulundurulduğunda, vurgulu bir şekilde yapılan hitabın Hz. Peygamber üzerindeki tesirinin daha fazla olacağı aşikârdır. Bu çalışmada, ilgili ayetler tek tek incelenerek, makasıdi tefsir açısından bu şekildeki bir kullanımın hangi gayeye yönelik olduğu belirtilmiştir. İlgili zamirin bulunduğu cümle veya cümlecikler, dil yapısı itibarıyla yaklaşık üçte bir oranında “pekiştirme içeren olumsuz isim cümlesi” formundadır. Pekiştirme içeren isim-soru ve hasr-istisnâ cümleleri birbirlerine eşit oranda kullanılmıştır. En az kullanılan cümle tipi ise durum ifade eden veya nehy anlamı içeren olumlu cümlelerdir. Hz. Peygamber’in görev alanı, bu görevi nasıl icra edeceği ve insan muhayyilesini zorlayan merhamet ve şefkatinden dolayı zarar görmemesi isteği güçlü dilsel yapılarla belirlenmektedir. Bu hususlar aynı zamanda insanların Hz. Peygamber’e ve İslâm’a bakışının nasıl olması gerektiğini göstermektedir. Bu zamirin kullanımı anlam tercihine dayalı dilsel bir gereklilik olduğundan dolayı, yorumlama kısmında da bağlamdan hareketle çeşitli vecihler ortaya konmuştur. Tefsir kaynaklarında belirtildiği üzere Kur’ân-ı Kerîm’de Hz. Peygambere yöneltilen ilâhî hitaplar genel itibarla şu vecihlere matuftur: Te’yîd, tesliye (teselli), imtinân (verilen nimetlerin tadadı), tehyic, teşrif, ta‘zîm, teşcî’, ikrâm, tebşir ve irşâd. Burada esas olan müfessirin kanaatine göre öne çıkan hususun belirtilmesidir. Bu durum diğer uygun vecihlerin yok sayıldığı veya sayılacağı anlamına gelmemelidir. Aksi takdirde ayetleri dar kalıplara hapsetmek gibi istenmeyen bir sonuçla karşılaşılabilir. Dolayısıyla “ente (sen)” hitaplarını içeren ayetleri olası tüm açılardan değerlendirmek daha doğru olacaktır. Hz. Peygamber’e hitap eden “ente (sen)” zamirinin yer aldığı ayetlerde şu nitelemelerin yüklendiği görülmüştür: Başkalarının kıblesine uymama, insanların iradelerine vekil olmama, insanların iradeleri üzerinde cebbar olmama, bulunduğu topluma toplu azap inmeme, insanları zorla mü’min yapmanın imkânsızlığı, istemeyenleri zorla hidayete erdirememe, Hz. Peygamber’in uyarıcılık görevi, vahyin öğreticiliği, azabı hak edeni azaptan kurtaramama, davetinin kabul edilmeyişi sebebiyle kınanmama, kâhin veya mecnun olmama, Hz. Peygamber’in vahiy bilgisinden beslenişi, davet sürecinde insanlar arasında toplumsal konum ayırımı yapmama, inananlara daima şefkat gösterip zaman ayırma ve Mekke’nin önemi. Bu hususlardan anlaşıldığı üzere Hz. Peygamber’in görev alanı, bu görevi nasıl icra edeceği ve insan muhayyilesini zorlayan merhamet ve şefkatinden dolayı zarar görmemesi isteği güçlü dilsel yapılarla belirlenmektedir. Bu hususlar aynı zamanda insanların Hz. Peygamber’e ve İslâm’a bakışının nasıl olması gerektiğini göstermektedir. Bu çalışmada, vahyi alan kişi konumundaki Hz. Peygamber’e yüce Allah’ın “ente (sen)” zamiriyle doğrudan hitap etmesinin anlama ayrıca katkısının olduğu tespit edilmiştir. Nüzul ortamındaki çeşitli süreçler ve Hz. Peygamber’in zaman içerisindeki psikolojik durumunun çeşitlilik gösterebildiği göz önünde bulundurulduğunda, doğrudan hitap şeklinin risâlet görevini yürüten kişide oluşturacağı etki daha kuvvetli olacaktır; çünkü ayrı bir tonlama yapılmaktadır. Bu çalışma, Kur’an’da geçen herhangi bir lafzın gelişigüzel kullanılmadığına, anlama katkısının mutlaka bulunduğuna ve bunun muhataplar nezdindeki anlama-yaşama sürecine ayrıca katkı sağladığına vurgu yapmaktadır.

Keywords


This study is about the obvious pronoun "anta" (you) addressed to the Prophet by Allah in the Qur'ān; other pronouns and usages are excluded from the scope of the research. Pronouns in the Arabic language are in two parts: obvious (munfasıl and muttasıl) and demonstrative (mustatir). The pronoun "anta (you)", which is the basis of the research, is a "obvious munfasıl" pronoun. More precisely, it is an independent pronoun "you" that is a word on its own and does not adjoin other words in the sentence. In this respect, it differs from other "you" pronouns addressed to the Prophet.  This usage is found in twenty-seven verses and most of them were revealed in the Mecca period. Considering the sociology of the Mecca period, it is obvious that an emphatic address would have a greater impact on the Prophet. In this study, the relevant verses are examined one by one and it is stated what purpose such a use is aimed at in terms of tafsir maqasid. The sentence or clauses containing the relevant pronoun are in the form of "negative noun clauses with reinforcement" in approximately one third of the language structure. Noun-question and hasr-istisna sentences containing reinforcement are used equally to each other. The least used sentence type is affirmative sentences that express a situation or contain nahy meaning. The Prophet's field of duty, how he will perform this task, and his desire not to be harmed by his compassion and compassion that force the human imagination are determined by strong linguistic structures. These issues also determine how people should view the Prophet and Islam. Since the use of this pronoun is a linguistic requirement based on meaning preference, various aspects have been revealed in the interpretation part based on the context. As stated in the sources of tafsir, the divine addresses to the Prophet in the Qur'ān are generally directed towards the following aspects: Ta'yîd, tasliya, imtinān, tahyij, taşrif, ta'zīm, taşcī', ikrâm, tabşir and irshād. The main thing here is to state the most prominent issue according to the opinion of the commentator. This should not be taken to mean that the other appropriate variants are ignored or counted. Otherwise, an undesirable result such as confining the verses to narrow moulds may be encountered. Therefore, it would be more accurate to evaluate the verses containing the address "anta (you)" from all possible angles. In the verses containing the pronoun "anta (you)" addressed to the Prophet, the following qualifications have been observed: Not obeying the qibla of others, not being a representative of people's wills, not being a tyrant over people's wills, not being a tyrant over people's wills, not descending collective torment on the society in which he was present, the impossibility of making people believers by force, not being able to guide those who do not want to be guided by force, the Prophet's duty of warning, the teaching of revelation, the teaching of those who deserve punishment. The Prophet's duty of warning, the instructiveness of revelation, not being able to save those who deserve punishment from punishment, not being condemned for not accepting his invitation, not being a prophet or a madman, the Prophet's being nourished by the knowledge of revelation, not discriminating between people in the process of invitation, always showing compassion to believers and allocating time, and the importance of Mecca. As it is understood from these issues, the Prophet's field of duty, how he will perform this duty, and the desire not to be harmed due to his compassion and compassion that challenges the human imagination are determined by strong linguistic structures. These issues also determine how people should view the Prophet and Islam. In this study, it has been determined that the direct address of Allah Almighty to the Prophet, who is the recipient of the revelation, with the pronoun "anta (you)" contributes to comprehension. Considering the various processes in the environment of the revelation and the psychological state of the Prophet at the time, the effect of direct address on the person who carries out the mission of the messenger will be stronger because a different intonation is made. This study emphasises that any word in the Qur'an is not used haphazardly, that it has a contribution to understanding, and that this also contributes to the understanding-living process of the interlocutors.

Keywords

Article Statistics

Number of reads 70
Number of downloads 114

Share

Turkish Studies-Comparative Religious Studies
E-Mail Subscription

By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.