Türk-İslam medeniyetinin anayurdu Orta Asya olmakla beraber, bilhassa bu büyük medeniyetin olgunlaştığı ve geliştiği yerler Azerbaycan, Karabağ, Horasan, Tebriz ve Nahcivan gibi bölgeler olmuştur. Orta Doğu ve Anadolu’dan Balkanlara kadar uzanan geniş bir alanda Müslüman Türk milletinin zirveye çıkardığı ve geliştirdiği birer ilim ve kültür şaheseri olan eserlerin ilk tohumları Orta Asya’da atılmış, Selçuklu İmparatorluğu’nun hâkimiyet alanı içerisinde bulunan Ön-Asya’da ve Kafkaslarda daha da gelişmiş, Anadolu ve Balkanlar’da ise en muhteşem devrini yaşamıştır. Şüphesiz Selçukluların oluşturduğu medeniyet ortamının ilim ve irfan tarihimizde mühim bir yeri vardır. Azerbaycan tarihçilerince Azerbaycan’ın “Altın Çağı” ve “İntibah devri” olarak adlandırılan Selçuklular dönemi de aslında bütünü itibariyle bu nitelemeyi fazlasıyla hak etmektedir. Zira Selçuklu Anadolu’su, bilim, edebiyat, tasavvuf, hatta bürokrasi alanında önde gelen uluslararası simaları barındırmıştır. Başta Azerbaycan olmak üzere Orta Asya’dan, Horasan ve Endülüs’ten Anadolu’ya gelen ulema, şuara, üdeba, sanatkâr, sûfi ve bürokratlar özellikle XII-XIV. yüzyıllarda bu topraklarda yaşamış, hatta bir kısmı burada defnolmuştur. Bu simalar yalnızca isim olarak kalmamış, bu topraklara çok çeşitli tasavvuf, kültür ve düşünce akımlarını da taşımış, Anadolu’yu renkli ve parlak bir bilim, kültür ve düşünce merkezi haline getirmişlerdir. Başta Anadolu ve Azerbaycan coğrafyası olmak üzere, İslam dünyasının hemen her yerinde izlerine rastlanan Azerbaycan menşeli âlimlerin büyük bölümü, tasavvufun yanı sıra tefsir, hadis, fıkıh, felsefe ve edebiyat gibi alanlarda kıymetli eserler vermiştir. İşte bu çalışmada da Aynülkudât Hemedanî el-Miyânecî (ö. 525/1131), Kadı İzzeddin Muhammed er-Râzî el-Urmevî, (ö.654/1256), Kadı Şehâbeddin en-Nahcivânî (ö.664/1265), Sirâcüddîn el-Urmevî (ö. 682/1283), Safiyyüddîn el-Hindî el-Urmevî (ö.715/1315) gibi Selçuklular döneminde yaşamış Azerbaycan’lı fakihler ve ortaya koydukları fıkhî çalışmalar ele alınmıştır. Anadolu ve Azerbaycan arasında kurulan kültür köprüsünün mimarları olan bu âlimlerin fıkıh ilmine katkıları, tarih, tabakat ve biyografik eserlerden elde edilen malumat değerlendirilmek suretiyle incelenmiştir.
Although the homeland of Turkish-Islamic culture and civilization is Central Asia, the places where this great culture and civilization developed and matured were regions such as Khorasan, Azerbaijan, Karabakh, Nakhchivan and Tabriz. The first seeds of these works, which are works of science and culture developed and brought to the top by the Muslim Turkish nation in a wide area extending to the Anatolia, Middle East and even the Balkans, were sown in Central Asia, developed in the Caucasus and Pre-Asia within the sovereignty of the Seljuk Empire, and experienced its most glorious era in Anatolia and the Balkans. Undoubtedly, the civilization environment created by the Seljuks has an important place in our history of science and wisdom. The Seljuk period, which is called the "Golden Age" and "Intibah period" of Azerbaijan by Azerbaijani historians, actually deserves this description as a whole. Because Seljuk Anatolia hosted leading international figures in the fields of science, literature, mysticism and even bureaucracy. Scholars, poets, literary figures, artists, sufis and bureaucrats who came to Anatolia from Central Asia, especially Azerbaijan, Khorasan and Andalusia, especially in the XII-XIV centuries. They lived in these lands for centuries, and some of them were even buried here. These figures did not remain just names, they also brought various sufism, culture and thought movements to these lands and made Anatolia a colorful and bright center of science, culture and thought. Most of the Azerbaijani scholars, whose traces can be seen all over the Islamic world, especially in Anatolia and Azerbaijan, have produced valuable works in fields such as tafsir, hadith, fiqh, philosophy and literature, as well as sufism. In this study, such as Ayn al-Qudât-i Hamadânî (d. 525/1131), Qadî Izzeddin Muhammad er-Râzî al-Urmawi, (d.654/1256), Qadî Shihāb ad-Dīn al-Nakhjivani (d.664/1265), Siraj al-Din al-Urmawi (d. 682/1283), Safî al-Dîn al-Hindî al- Urmawi, (d.715/1315) and other el -Azerbaijani jurists who lived during the Seljuk period and their fiqh works were discussed. The contributions of these scholars, who were the architects of the cultural bridge established between Anatolia and Azerbaijan, to the science of fiqh were discussed by evaluating the information obtained from history, literature and biographical works.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.