Ortaya çıktığı çağda bütün dünyayı etkilemiş olan Maniheizm, 216 yılında Sasani Devletine bağlı bulunan Suristan’da doğan Mani tarafından kurulmuştur. Mani, 12 ve 24 yaşlarında ışık Tanrısından vahiy almış ve inancını yaymaya başlamıştır. Mani, öncelikle inancını anlatmak amacıyla Hindistan’a gitmiştir. Sonrasında 1. Şapur’un daveti üzerine Sasani Devletine dönmüştür. 1. Şapur, Mani’ye dinini yayması için geniş imtiyazlar vermiştir. Şapur’un amacı ülkesinde güçlü olan Zerdüştî din adamlarının etkinliğini kırmaktı. Mani, 1. Behram zamanında Zerdüştî din adamı Kartir’in kışkırtmaları ile 276 yılında idam edilmiştir. Ancak Mani’nin ölmesi inancı bitirmek yerine daha da geniş bir coğrafyaya yayılmasını sağlamıştır. 1. Behram zamanında Maniheistlere yönelik takip ve baskılar sonucunda ülkede bulunan Maniheistler Soğd bölgesine kaçmışlardır. Soğdlu tüccarlar, bu dini Çine kadar yaymayı başarmışlardır. Uygur hakanı Bögü Kağan zamanında Maniheizm Uygurlar’ın resmi dini olmuştur. Bu çalışmanın konusunu Maniheizm ve Ehl-i Hak inançları arasındaki benzer inanış ve uygulamalar oluşturmaktadır. Ehl-i Hak inancı içerisinde eski Türk inançlarından, Maniheizm’den Zerdüştilik’ten kaynaklanan birçok inanç ve uygulama bulunmaktadır. Bu çalışma sadece Maniheizm ve Ehl-i Hak inançları arasındaki benzer inanış ve uygulamaları ele almıştır. Ehl-i Hak inancı, 13. yüzyılda Süleymaniye’ye bağlı Berzence köyünde dünyaya gelen Sultan İshak tarafından ortaya çıkarılmıştır. Ehl-i Hak inancı, sonrasında İran’ın batı bölgelerine hâkim olan bir inanış olmuş ve günümüze kadar varlığını sürdürmüştür. Özelikle 19. yüzyıllarda yapılan çalışmalarda Ali İlahi olarak anılmış bu topluluk kendilerini Ehl-i Hak olarak adlandırmaktadırlar. Ehl-i Hak topluluğu, zaman içerisinde özellikle İran’a hâkim olan Karakoyunlular ve Safevi Devletleri zamanında geniş bir alana yayılmıştır. Sultan İshak ismi yaşadığı dönemde hiçbir tarihi kaynak ve belgede geçmemektedir. Ehl-i Hak inancı da özellikle Safevi Devleti döneminde Türk olan Ateşbeyilerin inanç içerisine girmesi ile beraber önem arz eder bir hale gelmiştir. Bu yüzden söylenebilir ki 13.yüzyılda ortaya çıkan inanç 16. ve 17. yüzyıllarda kendisine bir topluluk oluşturmuştur. Muhtemelen günümüzdeki haline de 16. ve 17. yüzyıllarda ki şekliyle gelmiştir. Günümüzde Ehl-i Hak nüfusunun büyük çoğunluğunu Türkçe konuşan topluluklar oluşturmaktadır. Ehl-i Hak inancı merkezinde tek bir Tanrının olduğu ve bu Tanrının yeryüzünde insan şeklinde ortaya çıktığı bir Tanrı anlayışına sahiptir. Tek bir etnisiteden oluşmayan Ehl-i Hak inancında Türkler, Farslar, Goraniler topluluğun içerisinde bulunmaktadır. Bu çalışmanın amacı Maniheizm ve Ehl-i Hak inancının ortak olan inanışlarını Türk kültürü bağlamında ortaya çıkarmaktır. Maniheizm, Türkler arasında yayılması ve sonrasında Orta Asya’dan İran’a yapılan göçler ile tekrar İran ve Anadolu’ya sirayet etmesi muhtemeldir. Bu çalışmanın amacına uygun olarak 2016-2019 yılları arasında İran’ın Tebriz, Tahran ve Kirmanşah şehirlerinde yapılan alan çalışması çalışmaya kaynaklık etmiştir. Etnografik alan çalışması ile hem yazılı hem de sözlü veriler elde edilmiştir. Bu çalışma da yazılı kaynaklar kullanılmıştır. Saha çalışmasından elde edilen sözlü veriler, yazılı kaynaklar ile kıyaslanmıştır.
Manichaeism, which affected the whole world at the time it emerged, was founded in 216 by Mani, who was born in Suristan, a part of the Sassanid state. At the age of 12 and 24, Mani received revelations from the God of light and began to spread his faith. Mani first went to India to explain his belief. Afterwards, she returned to the Sassanid state upon the invitation of Shapur I. Shapur gave Mani extensive concessions to propagate his religion. Shapur's aim was to break the influence of the Zoroastrian clergy who were powerful in his country. Mani was executed in 276 by the provocations of the Zoroastrian clergyman Kartir during the reign of Bahram I. However, the death of Mani caused the belief to spread to a wider geography instead of ending it. As a result of the pursuits and pressures against the Manichaeans during the time of Bahram, the Manichaeans in the country fled to the Sogd region and caused their belief to spread there. Sogdian merchants managed to spread this religion as far as China. Manichaeism became the official religion of the Uighurs during the reign of the Uyghur khan Bögü Kağan. The subject of this study is similar beliefs and practices between Manichaeism and Ahl-e Haq beliefs. There are many beliefs and practices originating from ancient Turkish beliefs, Manichaeism and Zoroastrianism within the belief of Ahl-e Haq. This study only deals with the similar beliefs and practices between Manichaeanism and Ahl-e Haq beliefs. Ahl-e Haq belief was revealed by Sultan İshak, who was born in the 13th century in the Berzence village of Süleymaniye. The belief of the Ahl-e Haq became a dominant belief in the western regions of Iran and has survived until today. The Ahl-e Haq community spread over a wide area, especially during the time of the Karakoyunlu and Safavid states, which dominated Iran. The name of Sultan Ishak is not mentioned in any historical sources and documents during his lifetime. The belief of the Ahl-e Haq has become important, especially during the Safavid state, with the Turkish fire lords entering into faith. Therefore, it can be said that the belief that emerged in the 13th century formed a community for itself in the 16th and 17th centuries. Probably, it has reached its present form in the 16th and 17th centuries. Today, the majority of the Ahl-e Haq population consists of Turkish-speaking communities. Ahl-e Haq belief has an understanding of God in which there is only one God and this God appears on earth in human form. Turks, Persians and Gorani are in the community in the belief of Ahl-e Haq, which does not consist of a single ethnicity. The aim of this study is to reveal the common beliefs of Manichaeism and Ahl-e Haq in the context of Turkish culture. It is possible that Manichaeism spread among the Turks and then spread to Iran and Anatolia again with the migrations from Central Asia to Iran. In accordance with the purpose of this study, the field study conducted in Iran's Tabriz, Tehran and Kermanshah cities between 2016-2019 was the source of the study. With the ethnographic field study, both written and oral data were obtained. Written sources were used in this study. Oral data obtained from the fieldwork were compared with written sources.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.