Kıyamet ve âhiret olayı gerçekleşmemiş bir vakıa olmasına rağmen Kur’ân’da onlara taalluk eden hususların mâzi ve muzâri fiillerle beyan edildiği görülmektedir. Örneğin, kıyametin yaklaşması, cennetlik ve cehennemliklerin halleri, cennet ve cehennemlikler arasında geçen konuşmalar mâzi fiillerle aktarılmaktadır. Sura üfürülme, haşir, inkârcıların azaba çarptırılması, müminlerin cennete girmesi, cennette ödüllendirilmesi, müminlerin oradaki durumları muzâri üslupla ifade edilmektedir. Ayrıca aynı konuların bile mâzi ve muzâri iki zamanla da ifade edildikleri görülmektedir. Haşir ve sura üfürülme, örneklerden bazılarıdır. Bu olayların mâzi zamanla beyan edilmesi hem verilen haberlerin kesin olacağına işaret hem de bazı edat ve karineler sebebiyle gelecek anlam içermesinden kaynaklanmaktadır. Mâzi fiillerin anlamı şu hususlarda geleceğe dönüşmektedir: “كُلَّمَا” edatından sonra gelen veya va‘d ve vukuu kesin olan haberleri içeren mâzi fiiller geleceğe işaret etmektedir. Fiillerin va‘d ifade etmesi cümlenin bağlamından veya başka karinelerle anlaşılmaktadır. Ayrıca fiil mâzi ve atıf harfiyle gelir, atıf olunduğu fiil de (maʿtûfu’n aleyh) geleceğe delâlet ederse mâzi fiilin anlamı istikbale dönüşür. Şart cümlesindeki fiiller vuku bulacak olayların kesinlikle gerçekleşeceğini ifade ederse mâzi kalıpta kullanılmaktadır. Muzâri fiil, yenilenme ve tekrara delalet eder. Ayrıca dinleyiciye olayı yaşıyormuş hissi vermek için kullanılmaktadır. Âhirete taalluk eden âyetlerde ise muzâri fiilin geleceğe yönelik mevzular için kullanılması, eylemlerin tekrarını vurgulamak ve muhataba olayı yaşıyor hissi vermek içindir. Âyetler incelendiğinde muzâri fiilin çeşitli edatlar ve siyak nedeniyle geleceğe delâlet ettiği görülmektedir. “سَ” ve “سَوْفَ” edatları muzâri fiili, halden alıp anlamını gelecek zamana dönüştürdüğü gibi “أَنْ/لَنْ/كَيْ/اِذَنْ” edatları da muzâriyi nasp edip anlamını istikbale çevirir. “لَنْ” edatı gelecek ifade edip anlamı olumsuza dönüştürür. “كَيْ” sebep ifade etmekle beraber istikbal anlamı içerir. Muzâri fiil va‘d anlamını barındırırsa zaman olarak geleceği işaret eder. Geleceğe ait işleri içeren fiiller bu kapsama girmektedir. Şart edatlarının muzâriyi cezmedeni ve etmeyeni, fiilin anlamını geleceğe dönüştürür. Âhirete taalluk eden âyetlerde ise şart cümleleri, şart ve cevabının muzâri fiil veya şart fiilinin muzâri, cevabının ise isim cümlesi şeklinde olduğu görülmektedir. Bu çalışmada geleceğe dair olayların niçin Kur’ân’da mâzi ve muzâri üslûpla ifade edildiği âyetlerden örneklerle ortaya konulmaya çalışılmıştır. Hangi karineler nedeniyle mâzi ve muzâri fiillerin geleceğe işaret ettiği açıklanmıştır. Yine bazı fiillerin hem mâzi hem de muzâri kullanımının nedenleri üzerinde durulmuştur.
Despite the fact that the doomsday and the hereafter were not realized, it is seen that the issues related to them are stated in the Quran with past (mād͎i) and present (mud͎āri’) verbs. For instance, the approaching of the doomsday, the circumstances of heavenly and infernal people and the conversations between them are conveyed with past verbs. Blowing the last trump, resurrecting, punishing deniers, letting believers go into heaven, rewarding them in heaven and status of believers in there are expressed with present tenses. Besides, it is seen that even the same issues are expressed in both present and past tenses. Resurrecting and blowing the last trump are some of the examples for these. The declaration of these events with past time is due to both indicating that the news given will be definite and the expression contains future meaning due to some prepositions and prescriptions. The meaning of the past verbs (fi’l al-mād͎i) turns into the future in the following matters: Verbs which are came after the preposition of “كُلَّمَا” promises (wa’d), past verbs which are contain news that are certain to happen point to the future. Verbs expressing promises (wa‘d) can be understood from their meaning or the context of the sentence. In addition, if the past verb comes with a reference letter, and the verb which it refers (maʿtûfun alayh) indicates the future, the meaning of the past verb indicates the future. If the verbs in the conditional statement express that the events that will occur will definitely take place, the past pattern is used. Mud͎āri’ verb, in terms of meaning, indicates renewal and repetition. It is also used to give the listener the feeling of experiencing the event. In the verses related to the hereafter, using of the mud͎āri’/present verb for future issues is to emphasize the repetition of the actions and to give the addressee the feeling that the event is alive. It is seen that the mud͎āri’ verb indicates the future due to various prepositions and its context. These are: (سَ) and (سَوْفَ) prepositions take the mud͎āri’ verb from the state and convert its meaning into future tense. The preposition of “أَنْ/لَنْ/كَيْ/اِذَنْ”appoints to mud͎āri’ and turns it’s meaning into future. The preposition “لَنْ” turns the future into negative. While “كَيْ” expresses reasons, it turns the meaning into the future. If the mud͎āri’ verb contains the meaning of promise (wa’d), it indicates the future as time. Verbs involving future work are included in this scope. The conditional prepositions that make “cazm” to mud͎āri’ and do not turn the meaning of the verb into the future. In the verses that are related to the hereafter, the conditional sentences, the condition and the answer are mud͎āri’, the conditional verb mud͎āri’ answer is the noun phrase; ıt is seen in this form. In this study, it is tried to reveal, with examples from the verses, why the events regarding the future are expressed with past and present time in the Qur’an. Due to which presumtions, the meaningful and prophetic verbs are indicative of the future. Also, the reasons for the use of some verbs in both past and present tenses are emphasized.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.