Osmanlı Devleti’nin çekildiği coğrafyalarda birçok ulus devletin kurulmasına rağmen bugün bir ulus devletin çatısı altında bile birden fazla milletin bir arada yaşayamaması ve her daim aralarında bir mücadelenin var olması, şüphesiz ki onları birbirine bağlayan harcın=hoşgörünün bu topraklardan silinmiş olmasıyla ilgilidir. Söz konusu coğrafyada birden fazla milletin yüzyıllar boyunca tek bir hâkimiyet altında bir arada yaşamaların, bildiğimiz üzere Osmanlı Devleti’nin bu bölgeyi uzunca bir müddet “hoşgörü” zemininde idare etmesi ile mümkün olmuştur. Tersinden bakıldığında ise Osmanlı Devleti’nin asırlarca hüküm sürdüğü coğrafyalarda hâkimiyetini ayakta tutabilmesinde, işte güdülen “hoşgörü siyasetinin” etkili olduğu söylenebilir. Bu bakımdan hem yöneten hem de yönetilen açısından elzem olan “hoşgörü” mefhumunun, İslâm ve Türk medeniyetinin bir ürünü olarak fethedilen bütün topraklara yayıldığı ve bu sebepten de devlet hâkimiyetlerinin asırlarca sürdüğü malumumuzdur. Hoşgörü denince şüphesiz ki akla ilk gelen, dinî inançlara tanınan özgürlüklerdir. Bilindiği üzere Osmanlı Devleti’nin, fethettiği yerlerde eski kilise, manastır ve havraların mevcudiyetini kabul ettiği ancak yenilerinin inşa ve tamirine izin vermediği yönündeki yaygın görüş vardır. Ancak arşiv kaynaklarını teorik ve pratik boyutları ile incelediğimizde söz konusu gayrimüslimlere ait yapıların inşa ve tamirlerine ihtiyaç dâhilinde müsaade edildiği görülmektedir. Bu bağlamda Osmanlı Devleti’nde kilise, manastır, havra ve mekteplerin inşası ve tamirine tanınan hak ve özgürlüklerin neler olduğu, yeniden kilise ve manastır inşasının mümkün olup olmadığı, herhangi bir sebeple tahrip olmuş olan ibadethanelerin tamirine izin verilip verilmediği, tanınan izin ve hakların ne sebeple verildiği ve ne şekilde icra edildiği gibi sorulara araştırmamız kapsamında cevap aranmıştır. Ancak bu çalışmamızda asıl hedeflenen; ihtiyaca binaen dini yapı inşasına izin verilmesine rağmen kaçak olarak inşa edilen kilise, manastır, havra ve mekteplerin neden inşa edildiği, en çok nerelerde inşa edildiği sorusuna cevap aramaktır. Bu çerçevede sayısal verilere de yer verilmiştir. Bu sorulara cevap aranırken verilen izinlerin özellikle hukukî dayanakları ve sosyal gerekçeleri analiz edilecektir. Esasen bu çalışma, yıllardır ibadethane inşası ve tamiri konusundaki yanlış bilinenleri de tashih etmeyi amaçlamaktadır. Sorularımıza cevap aranırken Osmanlı Arşivi’ndeki konu ile ilgili kaynaklar “örnek vaka inceleme” yöntemi çerçevesinde değerlendirilecektir.
The fact that several nations cannot live together and have continual strifes among themselves under a nation-state, though many nation-states were founded in the geography from which the Ottoman State withdrew, indicates that the mortar=tolerance that once kept them together no longer exists in those regions. The co-existence of many nations under the rule of one sovereign was enabled by the Ottoman administration which ruled that geography with tolerance for a long period. On the other hand, the Ottoman State could keep its power over these regions due to the influence of the “policy of tolerance”. We know that the concept of “tolerance”, an indispensable element for both the ruler and the ruled in Turkish-Islamic civilization, was spread over all the lands and thus their sovereignty lasted for centuries. The concept of tolerance is immediately related to the freedom of religious beliefs. There is a common view that the Ottoman State acknowledged the churches, monasteries and synagogues in the conquered regions but did not permit the construction of new ones or the repair of the existing ones. However, when the archive records are examined with their theoretical and practical dimensions, it can be seen that the non-Muslim subjects were granted permission to build and repair when it is seen necessary. In this respect, this study aims to find out what kind of freedoms were granted for the construction and repair of the churches, monasteries and synagogues; whether it was possible to build new churches and monasteries; whether the reparation of the damaged sanctuaries was allowed; why the permissions and rights were granted and how they were executed. However, the main target of this study is why and where unlicensed churches, monasteries, synagogues and schools were built though these were permitted if there was a need. In this regard, quantitive data is made use of. While trying to find answers to these questions, especially the legal basis and social motivations of the permissions will be analyzed. Mainly, this study aims to correct years-long misinformation about the construction and repair of the sanctuaries. While trying to answer our questions, the relevant sources in the Ottoman Archive will be evaluated with the “sample case examination” method.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.